28 Kasım 2010 Pazar

Bu, güzel bir hikaye...

İki kadın... Bir seneyi aşkın bir süre evvel Mecidiyeköy'de, hiç de mesleklerinin doruğu denemeyecek bir editörlük işinde tanıştılar. Biri, diğeri işe girdiğinde o ofiste bir yıldır çalışıyor ve mesleki mutsuzluklarına her gün yenilerini eklemeye devam ediyordu. Hatta diğerinin iş görüşmesinde bile bulunmuştu. Konuşmasındaki coşkudan, heyecandan o kadar etkilenmişti ki, sonradan işe başlayacak olmasından keyif duydu. Acaba daha o zamandan bu insanın hayatında ne kadar önemli bir yeri olacağını hissetmiş miydi? Kim bilir, belki de!

Belliydi ki, o işin mesleki anlamda her ikisinin de hayatına katacağı hiç bir misyon yoktu. Ama o ofisin, bunun ötesinde çok farklı bir misyonu vardı: onları karşılaştırmış, hayatlarının kesişmesini sağlamıştı.

Daha o zamanlardan her ikisi de hayatlarında bir arayışın içindeydiler. İşteki mutsuzluklarının, hayatta olmak istemedikleri yerde olduklarının, bundan sonra bu tempoda devam edecek bir hayatın vereceği yılgınlığın farkındaydılar ama o zamanlar bütün bunların adı, henüz adı konmamış bir huzursuzluktu, henüz bir çıkış yolu yoktu.

Ama değişimin kıpırtısı o denli hissediliyordu ki içlerinde, bunun bir arayışı olarak birlikte yogaya başladılar. İş çıkışı bitkin bedenlerini sürüne sürüne yoga salonuna sürükleyip bir saat boyunca bedenleri, zihinleri ve ruhları için bir şeyler yapmış olmanın enerjisiyle sonunda her seferinde koşarak o salondan ayrıldılar. Her defasında yoga sonrası birbirlerinin yüzünde oluşan o huzura, dinginliğe şahit oldular. Heyecan verici bir coşkuydu bu. Kendileriyle, bedenleriyle ilgili yeni şeyler keşfediyor, heyecan duyuyorlardı.

Kitaplar, filmler, uzun reiki sohbetleri hep vardı da, bir yandan hayatlarında yolunda gitmeyen de pek çok şey vardı; keyif kadar huzursuzluklarını, mutsuzluklarını da paylaşıyorlardı. Biri, uzun zamandır o ofiste çalışan - ki bu satırların yazarı olur kendisi - Ocak ayında o senenin ilk radikal kararını aldı. Kendine vakit ayırmak, uzun zamandır bedenini/ruhunu yiyip bitiren sağlık sorunlarıyla daha iyi ilgilenebilmek, kendisine vakit ayırabilmek için işinden istifa etti. Kendini yeniden bulmak, önce sağlığına kavuşup önündeki yeni yollara sağlıklı bir insan olarak devam etmek istiyordu. Hayatının en çetin döneminin yaklaştığını, büyük sınavların kapıda beklediğini henüz bilmiyordu. Halbuki çok değil, sadece iki ay sonra, Mart ayında hayatının en derin kopuşlarından birini yaşayacak, hayatı 180 derece değişecekti.

Aynı dönemlerde yani Mart-Nisan döneminde geride kalan diğer arkadaş da işinden istifa etti. Bedeli ne olursa olsun hayatının kontrolünü eline almaya kararlıydı. Yayıncılık sektörünün kendisine bir şey vermektense götürdüğünü ve bu meslekte bir geleceğinin olmadığını çoktan anlamıştı. Sadece biraz cesarete, karar alma gücüne sahip olmaya ihtiyacı vardı. Cesaret de, karar alma gücü de orada, içindeydi, o da bunu farkına varır varmaz gerekeni yaptı. Çoğu insanın yapamadığını yaparak "yolumu, kendimi bulmaya gidiyorum" diyerek işinden ayrıldı.

Hayatlarındaki en kritik döneme aynı anda, yan yana girdi bu iki insan. Ben ve dostum... Ben ve Ece... İşimden istifa etmiş, hayatımı tüm geleceğimi birlikte geçirmeyi planladığım insandan ayrılmış, geleceğime dair olmasını planladığım her şeyin çöküşüne tanık olmuştum. Her anlamda yepyeni başlangıçlara, sil baştanlara ihtiyacım vardı. Çok fazla yaram, kırgınlığım, kızgınlığım vardı. Ama başka sahip olduklarım da... Güçlü bir insandım ben. Asla tek bir insana bağımlı olamayacak kadar güçlü... Günahlarım vardı, sevaplarım kadar... Mükemmel değildim, olmak da istemiyordum. Sadece kendim olarak yaşamak, hayatımda, benden beklediklerini kendisi de yapabilen insanların var olmasını istiyordum.

Her kadının, en zor zamanlarında yüzüne en dürüst aynaları tutacak dost başka kadınlara muhakkak ihtiyacı varmış. Mutsuzlukları paylaşarak azalttığı, mutluluklarıysa paylaşarak çoğalttığı dost kadınlara...

Kafamda binbir soru, hayatımda bundan sonrasına nasıl devam etmek istediğimin peşinde arayışlar içinde kıvranır, gereken cesareti toplamaya çalışırken arkadaşım da en azından mesleki anlamda benzer sorularla debeleniyordu hayatında. Mutfağa, mutfak hikayelerine olan aşkım, ellerimle çalışmaktan aldığım büyük keyif, yoga ve reiki sayesinde her geçen gün kendimi tanımak ve istediklerimin peşinden gidebilmek için gerekli cesaretin aslında içimde olduğunu keşfetmek beni Mutfak Sanatları Akademisi'ne götürürken arkadaşım, dostum da yönünü yine aynı dönemde bedenine de, ruhuna da, zihnine de çok yakışan bir şeye, yoga eğitmenliğine çevirdi.

Bu kararları aldığımız dönemde birbirimize olan etkimiz, yüreklendirmelerimiz, bazen bizi bizden başka kimsenin anlamadığını bilmemize rağmen yolumuzda devam etmemiz gerektiği konusundaki cesaretlendirmelerimiz, bugünden geriye baktıktan sonra bana büyük bir kıvanç veriyor. Ben aşçılıkta karar kılarken onunla yaptığımız uzun uzun sohbetler büyük bir etkendi benim için. Biliyorum ki, ben de onun yoga eğitmenliğine adım atmasında önemli bir aracı olmuştum. Evrenin onun için seçtiği yolun (çünkü bu iş ona gerçekten çok yakışıyor) sesli bir dile getirmesiydi aslında benim yaptığım; içinde bu cevher vardı, o da bunu biliyordu ama sesli olarak duymaya, birinin ona söylemesine ihtiyacı vardı. Ben sadece o insandım; bir aracı...

Günler, aylar geçti, mevsimler döndü. Heyecanla ikimiz de eğitimlerimizin başlayacağı günleri bekledik. Bir yol seçmiştik, tercih yapmıştık. Hayatlarımızı bize empoze edilen gibi değil, kendi seçimlerimize göre, bizi mutlu edecek şeylere göre yaşama yolunu seçmiştik. Bedelleri vardı, maddi manevi... Bunların bizi cesaretsizlendirmesine izin vermek yoktu. Gün geldi o düştü, gün geldi ben. Ama birbirimizin elinden tuttuk. Pes etmek yoktu. Yoldan dönmek hiç yoktu.

Ben aşçılık eğitimime başladığımda, o eğitiminin bir kısmını tamamlamıştı. Zaten üzerinden fazla bir zaman geçmedi ama başladığımız günkü heyecanlarımız hala dün gibi aklımda. Artık bekleme sürecini de tamamlamış, yola koyulmuştuk. Şimdi vakit, öğrendiklerimizi paylaşmanın, birbirimizin zevklerini hayatlarımıza yansıtmanın vaktiydi. Yoga, yine onunla girmişti hayatıma ve onunla devam ediyordu, hem de inanılmaz bir seviye atlayarak. Yoganın asla sadece bir spor olmadığını, insanın kendisini tanımada, bedenini/ruhunu/zihnini keşfetmede çok büyük etkisi olduğunu bire bir onunla tecrübe ederek yaşadım. O, okulunda bu konuda eğitilirken, beni eğiten de dostluğumuzun paylaşımıydı.

Şimdi Kasım ayının bu son günlerinde tarif edilemez bir gurur yaşıyorum. Birlikte aynı süreçlerden geçtiğim, birlikte yola çıktığım, zorluklarını, sıkıntılarını bildiğim, benimkileri bilen, her aşamayı eksiksizce birlikte yaşadığım insan, bir hafta önce yoga eğitmeni olarak sertifikasını aldı, hem de başarıyla. Cesaretli bir kadın olmanın, bedeller ödemekten korkmamasının, hayatının kontrolünü başkalarının insafına değil kendi iradesine bırakması gerektiği bilincinin somut bir göstergesiydi o belge. Her gelen gün yeni kapılarla, yeni fırsatlarla geliyor şimdi. Hayat, cesaretli kadınlara kapılarını asla kapamıyor. Cesaretlerinin mükafatını veriyor.



Cuma akşamı, yolunun her adımına şahit olduğum arkadaşımın sertifikasını almasının şerefine evinde güzel bir kutlama yaptık. Aşçı olma yolunda ilerleyen bu satırların yazarı, onunla ve çok sevgili eşiyle mutfağa girmenin keyfini yaşadı. Profesyonel mutfaktan çıkıp dost mutfağına girmek... Bunun tadı, sıcaklığı bambaşka... Bu iki kadehteki şarabın ışıltısında önce dostluğa ama bence en çok da cesarete içtik biz.

Ve daha paylaşılacak onlarca şey... Kimbilir ne güzellikler, ne kutlamalar bekliyor bundan sonra da bizleri... Tıpkı bana yazdığın doğum günü kartında olduğu gibi arkadaşım "seninle birlikte yapmak istediğim çok şey var. Neyse önümüzde yıllar var ama çok ertelemeyelim! Çünkü sadece mükemmeliyetçi insanlar erteler! Bizim öyle bir derdimiz yok, olmasın, mükemmel diye bir kelime sadece sanatta var bence:) Mesela, seninle birlikte Amsterdam'a, Barcelona'ya, California'ya, Dikili'ye gitmek istiyorum! Konser hayalleri, dövme fantezileri, şaraplar, yemekler, çok planımız var sanırım:)"

Evet çok planımız var, olsun da... Hep yapılacaklar, yaptıklarımızdan fazla olsun ki enerjimiz hiç bitmeden peşinden koşalım hayatın.

Bir gün belki eşinle kurduğun New York'ta yaşama hayallerin gerçek olacak ve gideceksin; bir gün belki ben yolumu bir süre yaşamayı çok istediğim o 'Çizme'ye çevirip İtalyan sofralarında pişeceğim. Ama biliyorum ki o günlerde bile aramıza giren tek şey yollar olacak, asla mesafeler değil. Ve o çok sevdiğimiz İstanbul bizi daima buluşturan olacak...

Dostlukları, eskilikleri değil, güçleridir bence belirleyen. Resimdeki kadehi bir kere daha bu gücümüze kaldırıyorum. Şerefe!

21 yorum:

Ordanburdanhayattan dedi ki...

hiç eksimesin bu dostluk. benim artık bu kadar hayallerimin peşinden birlikte koşacağım, bana güç veren bir dostum yok yazık ki. sevgiler canım

Anna dedi ki...

Senin öykün, bu öyküyü anlatışın, susuşun, yeniden başlayışın..
Bir hikayeci gibi maharetle, yaşadığını yorumlayabilen, zerafet ve zeka birleşimi bir kalemin sunduğu bu sofralar..
Gelip burda soluklanışım, yaz ikindisinde, ılık bir rüzgarın koynunda gelen çiçek kokuları eşliğinde billur bir bardak dolusu su içer gibi ferahlayışım..

Ne güzel.

Eline sağlık, çok lezzetli olmuş demekten başka bir söz bulamayışım :)
Ne güzel.
Seevgiler.

Çileksuyu Sibel dedi ki...

harikasiniz ikinizde...

Aydan Atlayan Kedi dedi ki...

Öyle bir zamanda okudum ki yazını, enerji ile doldu içim. Enerji kelimelerden bile bulaşıyor demek ki. Çok teşekkür ederim, şu karmaşık aklımda ışıklı bir pencere açtığın için. Çok çok sevgimle...

yeliz dedi ki...

çok ilham verici zeren çoookkk!! ikinize de tebrikler sevgiler

Ece Ekincioğlu dedi ki...

çok duygulandım okurken... seni tanıdığım için hayata sonsuz teşekkürler!

Bugday Tanesi dedi ki...

Arkadaşlığı anlatmanın dışında yeni bir hayattan bahsediyor yazın. İki arkadaşın atılan yeni adımlarda birbirine verdiği destek dışında hayallerin gerçek olduğu bir yazıdan bahsediyor...
Müthiş bir yol ve en önemlisi müthiş bir karar. İkinize çok tebrik ediyorum. Eminim yaşadığınız bu gurur hayatınız boyunca her işte başarılı olmanızı sağlayacak çünkü şunu diyeceksiniz
YAPAMAYACAĞIM HİÇBİR ŞEY YOK :)

Adsız dedi ki...

Çok şanslıısn ki zro günlerinde elinden tutan bir dostun var. Dostluğunuz hiç bitmesin. Bu zamanda böyle dostluk her zaman bulunmaz.

Adsız dedi ki...

Benimde hayatımda bir ECE var. İlkokul 1. sınıfta yanyana bri oturduk, bir daha da ayrılmadık. Evlendik, oğullarımız oldu aynı yılda. İkisi de YAĞIZ oldu. Her insanın hayatına gerek bir ECE. :)

숯인 SuChi'iN dedi ki...

"Dostlukları, eskilikleri değil, güçleridir bence belirleyen."

Ne kadar güzel söylemişsin Zeren'cim. Çok güzel yazmışsın, ben de çok duygulandım. Gerçekten o ofisin size verebileceği en güzel şey ikinizin tanışması ve arkadaşlığıdır. Uzaktan da olsa bu arkadaşlığa tanık olmak çok güzel bir his.
Dilerim bir gün bana da kısmet olur o güzel eserlerinin tadına bakmak :)

gözde dedi ki...

Merhaba Zerenciğim,

Sana Zeren diyorum,çünkü senin bütün yazılarını okuyan birisi olarak seni çok iyi tanıyorum.Devamlı okuyorum ama bu yazında dayanamayıp yazmak istedim.İçinizdeki coşku hiç bitmesin daha da katlansın inşallah. Senin yazılarını her okumamda benimde içimi coşku kaplıyor. Bu her yazında bana geçiyor inan. Aynı frekanstayız sanırım:) Hatta metrobüste kitap okuyan birisini görsem hemen dikkatimi çeker oldu,sen misin acaba diye:) Umarım gözündeki ışık hiç sönmez..Yaptığın işe öncelikle sevgini ve inancını kattığından,Yemek konusuda mesleğinin zirvesine geleceğine çok eminim..Bütün iyi dileklerim ve bütün şans yıldızları seninle olsun..

SEVGİLERİMLE,
GÖZDE

laleninbahcesi dedi ki...

ya ne doğru demiş bir yorumcu herkesin hayatında bir Ece olmalı diye... benim de var bir Ecem, dantel kadar zarif...Dünyalara değişmem.
Hem de nasıl güzel bir hikakyeydi Zerencim, kadehleriniz daha sayısız kutlamalar için kalksın.

zero dedi ki...

Yasemincim, hayatta ne zaman ve nerde karşına bir dost çıkacağı hiç belli olmuyor. sevgiler benden:)

Sevgili Necla, sen de ne kadar içten ve güzel bir yorum bırakmışsın. Böyle etkiler yaratabiliyorsa yazdıklarım ne mutlu bana:) hayat çok yönlü, iyi kötü, güzel çirkin bazen çok yan yana, hatta iç içe. yılmamanın ve cesaretin önemini o kadar iyi anladım ki şu bir yılda, her fırsatta bunu paylaşmak istiyorum satırlarımda da, sohbetlerimde de:) sevgiler

Sibelcim, çok teşekkürler, çok mutlu oluyor insan bunları duyunca:)

Kedicim, eğer benim satırlarım sana bir pencere açabildiyse ne mutlu. Ama şunu biliyorum, sen ihtiyacın olan her adımı atabilecek bir derinliğe ve güce sahipsin, biliyorum çünkü kelimelerin de o güç var. bunca zamandır seni takip ediyorumm, yanılıyor olamam:) kocaman sevgiler...

Yelizcim ilham perisi bu gece yola çıktı, yarın izmirde olur;)

Ecem, hayat daha çoook süprizlerle dolu, yaşanmayı bekliyor:) ben de kendisine sonsuz sevgilerimi yolluyorum aynı nedenden:)

Sevgili Buğday Tanesi, insanın gerçekten istediklerini yapabileceği gücü olduğunu hissetmesi güzel birşey. ve bazen durup biraz düşünmek, geçen zamanına şöyle bir durup bakması gerekiyor ki başardıklarını görebilsin. yoksa hayata kapılıp gidiyorsun. her şeyin hepimizin gönlünce olması dileğiyle:)

Özlemcim, ne güzel bir birliktelik sizinki de... ve dediğine kesinlikle katılıyorum, herkese bir ece lazım:))

Sevgili Suchim, izninle ben de böyle hitap etmek istiyorum sana:) Daha tanışmadık, yüz yüze gelmedik ama bilesin ben seni uzun zamandır tanıyor gibiyim. Arkadaşlığınızı, paylaştıklarınızı o kadar çok dinledim ki Ece'den, bilmem kulakların sürekli çınlıyor mu:) mutfağında asılı senin fotoshop yaptığın fotoyu her görüşümde hadi artık gelmiyor mu diye soruyorum. Bekliyoruz seni, söz sen geldiğinde mutfakta şimdiye kadar göstermediğim tüm maharetlerimi göstericem:) ama fazla bekletme:)

Sevgili Gözde, ne iyi etmişsin yazmakla:) benim yazdıklarımın bıraktığı etkiler kadar geri dönüşler de aynı etkiyi benim üzerimde yaratıyor. Öyle güzel dileklerde bulunmuşsun ki çok ama çok teşekkür ederim. İnsanın severek yaptığı şeyin mesleği olmasının çok güzel bir şey olduğunu hissetme duygusunu bana verdiği için hayata teşekkür ediyorum. Ben de sana gönlündeki tüm güzelliklerin gerçekleşmesini diliyorum:)

Ben dünyada daha parlak bir LALE hiç tanımadım, önce bunu söyliyim. ve herkese nasıl bir ece lazımsa, bir de lale lazım olduğunu tüm samimiyetimle söylüyorum. inanın çok özelsiniz benim için:) sevgiler

gözde dedi ki...

Zerenciğim,

İyi dileklerin için çok ama çok teşekkürler. Avrupa yakasında önerebileceğin yoga kursu var mı? Ben de merak sardım yogaya:)

SEVGİLERİMLE
GÖZDE

Tijen dedi ki...

Evet evet şerefe, şerefinize Zeren'ciğim!
(Fasulyeleri haşlamaya gerek yok vallahi, zaten az pişirince renklerini kaybetmiyorlar. Öyleyse kıymetli vitaminlerini bıraktığı suyu neden dökelim ki? Edamamenin tazesinin satıldığını görmedim Aslında taze soya fasulyesinden başka bir şey değil. Adana'da ziraat mühendisi bir dostum değişik soya türleriyle deneme yapıyordu. Hatta evvelki yıl bana da denemelik göndermişti. Keşke yaygınlaşsa, çok lezzetli gerçekten değil mi?)

Leylak Dalı dedi ki...

Ben bu yazıyı nasıl atlamışım. Ne güzel bir dostluk öyküsü bu Zerocum, dilerim elleriniz ve yollarınız hiç ayrılmasın. Hayatı çekilir kılan, dayanma gücü veren dostlardır ve gerçek dosta sahip olabilene ne mutlu.
Işıklı gözlü güzel kızın ve onun Ece'sinin düşlediği herşeyin gerçekleşmesi dileğiyle...

Leylak Dalı dedi ki...

Zerocum, bende bir mimin var, kitapla ilgili. Calvino mimi imiş adı, hadi bakalım kolay gelsin.
http://leylakdali.blogspot.com/2010/12/snoopy-60mim.html

숯인 SuChi'iN dedi ki...

Sevgili Zerocum, bende sana izininle böyle seslenmek istiyorum :). Tabiki bana nasıl istersen öyle seslenebilirsin. Kulaklarım gerçekten çınlıyor, ancak seninkini de oldukça sık çınlatıyoruz :) Bende çok istiyorum en kısa zamanda gelip senin o hoş sohbetini dinlemeyi, güzel yemeklerinden tatmayı. Dilerim yeni yıl gelmeden İstanbul'a gelebilirim :).

Bu arada yazıların gerçekten çok güzel, her gün acaba bugün nelerden bahsedecek diye merakla bekliyorum :)

fazla bekletmeden en kısa zamanda görüşmek dileğiyle :)

zero dedi ki...

Sevgili Gözde, Avrupa Yakası konusunda keşke gönül rahatlığıyla şurayı öneririm diyebilsem. Geçen yıl Mecidiyeköy'de çalışıyorken ben de istediğim gibi yoga yapabileceğim bir yeri çok aramıştım. İstediğim gibiden kastım, yogayı sadece bir jimnastikmiş gibi görmeyen, işin alt yapısını ve felsefesini de geçirebilen, 10 kişinin aynı anda değil, daha az kişilik sınıflarda daha özel derslerin olduğu bir ortamdı arayışım. Ne yazık ki bunları bulabildğim bir ortam yakalayamadım işime yakın.Sonra bir yoga eğitmenin evinde 4-5 kişilik verdiği yoga derslerine katıldım, memnun kaldım çünkü aradığım ortama yakın bir durum vardı, ama o da anadolu yakasında. şimdi de ece'nin özel derslerine katılıyorum. o da hem evinde (göstepe'de) hem de başka bir iki merkezde ders veriyor. Taksim tarafında bir yerde ders verme durumu var, kesin değil ama kendi yoga maceramla ilgili söyleyebileceğim bu:) sen de araştır, kafana yatan bir yere başla, ama dediğim kriterlere dikkat et bence, çünkü yoga gerçekten sadece bacağını kaldır, kolu kaldır değil... ama muahakkak tecrübe et, bir iki seferde pes etmeden üzerine git, faydasını göreceksin.. Benim böyle insanlar var etrafımda, heves edip başlıyorlar, bir dersten iki dersten sonra bahanelerle devam etmiyorlar. bu bir hayat tarzı, devam ettiğin takdirde faydasını görmemene imkan yok:)

Tijencim evimde yaparken muhakkak dediğin gibi yapmaya özen gösteriyorum:)

Leylak Dalım, gönlümüzden geçenlerin olmasını dilerim ben de hep dilek olarak. Güzel şeyler varsa gönlümüzde onlar olsun diyerekten:) Herkesin gönlünün güzelliği hayatına yansısın:)

Suchim dört gözle bekliyoruz. 2010'u birlikte kapatalım:) hem seni İstanbul'da gezdirecek çok yer var, izleyecek filmlerimiz, tadacağımız yemekler var.. hatta biz seni temelli alsak buraya, ben çok mu abarttım acaba:) neyse sen hele bir gel de ben senin kanına girmeye o zaman çalışırım:))

Brajeshwari dedi ki...

Dost kadınlar sözüne çok katılıyorum. Ne güzelsiniz :)

annemahsustan dedi ki...

Tam da şirketteki işimden/mesleğimden bıkmanın doruk noktasında iken okumak bunu, nasıl etkiledi beni bilirsiniz, aynı yollardan geçmişiz çünkü.

Umarım bir gün ben de o cesareti gösterebilirim...