Zaman dediğin çabuk geçiyor. Hele de en "fren nerde, fren?" diye arandığın zamanlarda çok daha çabuk geçiyor.
Bugün çorbalardan sonraki ikinci pratik sınavımızla şöyle bir fırtına misali esiverdik MSA'nın mutfağında. Zaman koştu, biz arkasından kovaladık. Çıkan rüzgarın dağıttığı mutfakta nefes nefese kalmış 24 şef adayı ve onlarca bulaşık kaldı geriye. Ama bulaşık faslına gelmeden başa saralım, en baştan alalım.
Birkaç gün önceden verildi menü. Başlangıç olarak Ceasar salata, ana yemek demi glace soslu kuzu karski ve lyonnaisse patates, tatlı olarak da beyaz çikolata soslu browni. Süre yine bir buçuk saat... Bunun anlamı şu: çılgın bir koşturmaca. Bir, bu bir buçuk saatin başında aldığım nefesi hatırlıyorum, bir de bittiğinde verdiğim nefesi. Sanki aradaki zaman soluksuz geçti. İnanın soluksuz geçti, mecaz yapmıyorum. Kanıt bile gösterebilirim. Bu süre soluksuz geçtiğinden beynine gerekli oksijen gitmeyen Zeren, özene bezene hazırladığı demi glace sosunu, bakın ne yaptı!
Et suyu temelli ve hazırlık aşaması oldukça uzun süren bir sos olan demi glace, elimize hazır olarak verildi aslında bugün. Fakat kendisi tek başına da kullanılabileceği gibi eklemelerle farklı bir sos haline de gelebileceğinden şefimiz, demi glace'ı geliştirmeyi, içine katacağınız aromaları ve farklı lezzetleri sizin yaratıcılığınıza bırakıyoruz dedi.
Biri mutfakta yaratıcılık kelimesini kullanıyorsa bu harika bir haber demektir benim için. İşin tek riski, sınavda olmak ve yapacağın bir yeniliğin şef tarafından beğenilmeme olaşılığını göze almak. Ama bunun da kolayı var: fazla uçma Zeren!
Uçmadım, son derece ayaklarım yere basarak harika bir sos hazırladım. Demi glace, usul usul ocakta tıngırdamaya başlayınca içine bir diş sarımsak, bir defne yaprağı, biraz biberiye attım. Baktım güzel kokular yükseliyor, bir parça şarap döküverdim. Alkolü uçarken kokuların aroması daha bir başkalaştı, lezzetlendi. Ben bir yandan browninin kekini çırparken, lyonnaisse patatesin soğanlarından gözlerim yaşarırken, kuzu karskiyi marine ederken o ocağın üzerinde kendi halinde tıngırdamaya ve muhteşem kokmaya devam etti. Zaman gittikçe daralıp servis sırası bana yaklaşınca içine biraz da krema katarak sosun iyice kıvam almasını sağladım. Artık olağanüstü bir görüntü ve koku vardı demi glace'ımda.
Ama şunu bilin ki, hiç bir şey ama hiç bir şey burda yazdığım sakinlikte gerçekleşmiyor. Saatin tik takları aleyhime işlemeye başladığı dakikalarda "neden ayaklarımızı da yardımcı kuvvet olarak kullanamıyoruz bu durumlarda" diye aklımdan geçtiğini hatırlıyorum.
Şef "Zeren iki dakika içinde sunumunu bekliyorum" dediğinde yemeklerimin hepsi hazır ama tabaklanmamıştı. Sunumun da çok önemli olduğu ve notun yüzde yirmisini oluşturduğunu düşünürseniz, bu aşamanın da ne kadar önemli olduğunu anlarsınız. O iki dakika içinde hem Ceasar salatamı, hem brownimi, hem de kuzu karskiyle yanına garnitür lyonnaise patatesi güzelcene tabakladım. Harikaydım, başarmıştım. Şefin karşısında tabaklarımla hazır ve nazırdım.
Sen öyle san Zeren! Şef, ilk önce değerlendirdiği ceasar salatadan sonra kuzu karskinin tabağına geçip "nerde bunun sosu?" dediğinde tezgahın üzerinde duran bıçaklardan biriyle harakiri yapmadığıma hala şaşıyorum. O kadar özene bezene hazırladığım güzelim sosu, eti tabaklarken koymayı unutmuştum! Boşa demiyorum soluksuz bir 1,5 saatti diye. Beynime yeteri kadar oksijen gitmediği burdan belli.
Hasarlı ama yine de güzel tesellilerle çıktım bu maceradan. "Etin tam kıvamında pişmiş ve lezzetli. Patatesler de öyle. Ama sos olmadığı için puan kırıyorum. Salata güzel ama sosunu biraz daha az koy. Browni de tam kıvamında, içi ıslak ve taneli... 90!"
Sos S.O.S verdi ama diğerleri imdada yetişti. Şu an bünyede huzur, çok yorucu geçen bir dört günden sonra dinlenmeye hazırım. Ama yine mutfak, hep mutfak:)
10 yorum:
Aaa 90 iyi nottur Zerocum, öğretmenken o kadar kolay vermezdim doğrusu, ben de üstüne bir yıldız ekliyorum. Ayrıca sosu döküversen 100 de alırdın. Kısacası galip sayılır bu yolda mağlup:)
Şimdii bu yazı çok güzel, keyifle okudum amaaa gecenin bu saatinde, iyi dolmamış mideme yolladığım sular lıngır lıngır ederken, kısacası aç iken ve de diyette iken oy oy oy kuzu karski, patates (ki 20 gündür ağzıma girmedi:(, browni, Sezar salata. Ühüüü, ben intihar etmeye gidiyorum:))))
Notum gayet iyi Leylak Dalım, ona bir lafım yok, sağolsun lezzet kısmından yırttım, o işi iyi beceriyorum sanırım da, ben o kadar özenip bözenip sonra unutmama kızıyorum. işin not kısmında değilim yani:))
gece gece epey güldüm, bu sayede kaç pirzola yuttum bilmiyorum:)) siz bir de benim halimi düşünün. ben de amansız bir diyetteyim ve bizzat kendim yapıp sadece bir çatal kadar bir uzaklıkta durup onları mideme gönderememek ne demek:))) biz en iyisi gidip uyuyalım:))
buna nazar boncuğu derim ben:)
sosun da eksik olsun zerenim! 90 harika bir puan, bence oradaki şef senin ne kadar başarılı olduğunun farkında.
bu kadar heyecan, bu kadar eksiklik olmalı. Ufak kusurlar insanlığımızı hatırlatıyor.
Ama sen muhteşem bir mutfak cadısısın. Yemeklerini yemek için sabırsızlanıyorum ve gittikçe daha çok acıkıyorum:)
cok eglendim yazinizi okurken :)
bir asci adayinin sayfasini izlemeye aldigimi da ya unutmusum ya farketmemisim (ne saskinlik benimkisi) ama oyle gorunuyor ki keyifle izleyecegim sizi bundan sonra :)
Zero, mutfak yazılarını ayrıca kategorilendiriyormusun...bunlar bir araya getirilince harika olur çünkü...
Yapıp da sadece bir çatal almak mı, o kokuların içinde diyette olmak mi, bu ne amansız bir savaştır:)
Akademinin iftihar listesinde olacaksın bu çok belli...
Sevgimle
harika bir anı olmuş, boşver!! bence ömrünün sonuna kadar bir daha sosu unutmayacaksın:)
sevgiler
ben böyle kostursam, yaptigim yemegi yiyemem Zeren :)Sosu da kesin unuturdum...
Harika anları paylasiyorsun bizimle... Her seferinde bu sefer mutfakta ne olmuş diyorum..:)
çok heveslendim.
Ahhh kokuları geliyor burnuma valla..Eminim sosun muhteşem olmuştur.Ellerine sağlık:))) Nasıl keyifle okuyorum seni,hevesle bekliyorum mutfak hallerini:)) Harikasın.Sevgiler
Ben sizi mimledim sevgili Bir Dilim Sohbet
Yorum Gönder