1 Mart 2012 Perşembe

Sandık odası

İçimdeki sandık odasını kire, toza, pasa, yığıntı ve yıkıntılara teslim etmeyeceğimin sözünü vereli çok oldu kendime. Defterlerimin geçmişine dönüp baktığım zaman 10 Haziran 2010'u gösteriyor satırların üzerindeki tarih. Satırlardaysa "Neden hep özensizliğe, üst üste yığılmalara, toza, terkedilmişliğe mahkumdur sandık odaları? Kirinden, pasından, tozundan içine girmek istemezsin, ciğerin yanar, öksürük tutar. Sen girmek istemedikçe ve giremedikçe de toz tozu çağırır, pas pası. Peki ya ruhumuzun sandık odaları? Şimdilerde ne kış, ne yaz, ne bahar temizliği bendeki; ömür temizliği yapıyorum zaar. Her insanın sadece kendinde kalmasını istediği, sakladığı, gözden ırak tuttuğu "şey"leri vardır sandık odasına kitlediği ama gün gelip birikenlere bakmak için kapıyı açtığında içeriden ceset kokuları da gelmemeli. Havalandırmaya, temiz tutmaya belki en çok sandık odalarının ihtiyacı varken, mümkün olsa onlarca kilit vuracağız kapıya. Lakin şimdi, bundan sonra..." diye kendime verilen sözlerle devam eden cümleler...

Sözüm söz o gün bugündür. Evlerdeki sandık odaları çamaşır suyuyla, deterjanla temizleniyor da söz konusu ruhunsa pek işe yaramıyor bu arkadaşlar. Lakin ben muhteşem bir kireç sökücü bulmuştum o günlerde kendime. Izdıraplı ofis günlerinin çıkışında haftada iki kez saat dokuzmuş, şimdi evde olup koltuğa serilmek güzelmiş demeden gittiğim yoga derslerim nice deterjana taş çıkarır cinsinden temizliyordu beni.


Sonra ben aşçı olma yollarında koşturur, hababam kepçe sallarken can dostum, arkadaşım yoga eğitmeni olmak için vurdu kendini yollara. Bunun hikayesini paylaştığım o yazıya baktığımda keyifleniyorum geçtiğimiz yolları düşünerek. Onunla birlikte yoganın hayatımdaki yeri de bambaşka çok daha temelli, köklü bir yere erişti. Sadece sandık odası temizliğinde değil, tüm evin ferahı için lazım olduğu, bir yaşam tarzı olması gerektiği gerçeği girdi hayatıma.

Amma velakin... Aşçı olmanın gerçekleriyle yüzleşmek öyle kolay olmuyor. O restoran senin bu restoran benim koşturur, mutfak tezgahları arasında oklava sallar, kazan karıştırır, fırını küreklerken deli yorgunlukların kurbanı olur bendeniz. Sonuç, bir süredir yogaya dolayısıyla kendime ayrılamayan zamanlar çıkar ortaya. Ama bir kere gerçekten, bedeninizin her köşesiyle nefes almanın hazzına varmışsanız, uyku sorunları dahil pek çok sıkıntıya çözüm bulmuş, adeta yıllar sonra yeniden güneşe çıkmışsanız, döner dolaşır, bir yerden yeniden yakalarsınız ihmal ettiğiniz güzellikleri.

Bendeki de aynen bu hesap oldu. Uzun zaman sonra yeniden yogayla buluşmak, boğulmak üzereyken son anda ciğere yeniden hava gitmesi gibi bir şey.

Mis gibi havalandırılmış bir odada, bir köşede kötü enerjileri dağıtması için yakılmış bir adaçayı tütsüsü, diğer köşede Budalı mumluklarda yanan mumlar, yere serilmiş matlar, ders sonrası şavasana duruşunda üzerimize örtmek için sıcacık battaniyeler eşliğinde yoga yapmak... Teşekkürler arkadaşım, yolunla yoluma değer kattığın için.

Geçenlerde yazmıştım "benim Ruh Emiciler'i yok etmek için kendi Patronus büyümü arıyorum" diye (Harry Potter okuyucuları çok iyi bilirler) buldum, hep de bana çok yakın olan bir yerde!:)

6 yorum:

Ece Ekincioğlu dedi ki...

ben teşekkür ediyorum. nedenini biliyorsun. yogaya baştaki gibi beraber devam ediyoruz:)

Nihan dedi ki...

sen hep iyi olmalısın...sadece kendin olduğun için bile bunu hakediyorsun...birgün sana ait restorana gelince ben, masada edeceğimiz sohbeti düşünüyorum şimdiden...

Satır Arası dedi ki...

Yoga... ne çok yapmak istiyorum ruhumu dinlendirmek, benliğimi daha iyi anlamak için. Ama nereden başlayacağımı bilmiyorum....
İnşallah bir gün kendi restoranınızda oklavanızı sallarsınız. Bizde yemeğe geliriz.

Çileksuyu Sibel dedi ki...

Zero'M aynen ben ve patronum bu hallerdeyiz..eksiligi oyle fark ediliyor ki arayi acinca...bende basliyorum yeniden,daha buyuk bir sevkle,zira yoga olmadan bir hayat dusunemiyorum:)

zero dedi ki...

Ececim aynen öyle, yola devam ;)

Sevgili Nihan, ne güzel demişsin ya, o gün bir an önce gelsin de düşünmeyelim, direk sohbete başlayalım derim:)

Sevgili Gülşah, yazının içinde Ece'nin, arkadaşımın blog sayfasının linkini verdim. Sayfayı, yazılarını biraz oku, belki fikir verir sana. Kendisiyle de iletişime geçebilirsin, yardımcı olacaktır sana... Dilerim tez zamanda kendi restoranımda ağırlarım ben de sizleri:)

Sibelcim, aynen öyle, yokluğunu insan yeniden başladığında daha çok hissediyor. Hiç çıkmasın hayatımızdan, bunu diliyorum:)

Zeynep Özmen Ünlü dedi ki...

herşeyi temizliyoruz, ama ruhumuzu ihmal ediyoruz ... Yoga bence bunun için ideal.