21 Aralık 2010 Salı

Postacı kapıyı bilmem kaç kere çalar!

Saymadım, sayamadım. Sadece bu ara postacı en azından gün aşırı evin kapısını çalmakta. Elinde kolunda üzerinde adım yazan paketler ve en güzeli de yeni yıl kartları taşıyor. Eve varana kadar her gün telefonda anneanneme soruyorum:

- "Annane var mı bana bugün postadan bir süpriz?"

- "Var kızım var, geldi gene postacı!"

Güzel insan, can kadın Leylak Dalı, bu sene güzel bir etkinliğe vesile oldu. "Hadi gelin eski bir geleneği canlandıralım, bu sene birbirimize yeni yıl kartı gönderelim" dedi, hepimizin gözeneklerini açtı, mutluluk hormonlarımızı coşturdu, dolaptaki çikolata raflarının yerine yeni yıl kartı satan dükkan raflarının önünde bulduk kendimizi:)

Hiç tanımadığım, tanışmadığım ama bu vesile ile hayatlarından, dünyalarından haberdar olduğum nice güzel insanla tanışıyorum, yeni yıllarının mutlu, sağlıklı, huzur dolu geçmesi için dileklerde bulunuyorum. Ve benzer dilekleri kendi yaşantım için alıyorum.

Yine yorucu ve stresli geçen bir sınav günün ardından eve varıyorum örneğin geçen gün. En çok korktuğum poşe armut tatlısının yapımından tam not almış ama elimi, kaynaya kaynaya koyulaşan şerbetle şekilli bir tabak yapayım derken bir güzel yakmış olmanın acısıyla ilk karşıma çıkacak aile bireyine naz yapma modundayım. Bu şanslı kişi, büyük ihtimal bana kapıyı açacak olan anneannem olacağından olayı büyütmemeye de kararlıyım zira, naz yapayım derken panik barometresi tavan yapmaya her daim müsait olan anneannem sayesinde kendimi bir anda hastane kapısında bulabilirim. Ne oldu, alt tarafı azıcık elim yandı:)

Zili çaldım. Selam sabah faslını geçip nazlanma moduna giremeden paketi uzatıverdi anneannem önüme. Gönderenin adını okuduktan sonra paket açma heyecan katsayım biraz daha yükseldi. İçinden çıkanları gördükçe de çığlıklarım... Anneannem bir yandan, ben bir yandan hayranlık, sevinç, dokunduk, güldük, okuduk, keyiflendik:) Ortada ne naz kaldı, ne niyaz, ne de parmağımı delip geçen yanık acısı...


İdolüm, aşçı fare ratatuy dedim, bir baktım ratatuy olmuşum. Bir de güzel bir kitap ayracının üzerine şef olarak konmuşum ki, utanmasam kendime aşık olucam:)) Leylak Dalım, ne kadar teşekkür etsem az. Hediyelerimi, kartlarımı gördükçe "mutluyum, mutlusun, mutlu" kıvamında dolaşıyorum. Bundan daha güzel yeni yıl hazırlığı olur mu?

Üstelik bir de kendi kartlarımı seçip postalama maceram var. İstedim ki öyle bütün büyük kitapçılarda karşımıza çıkan kartlardan biri olmasın. Şöyle bol Noel Babalı, ışıltılı, rengarenk kartlar olsun. Neyseki Kadıköy'deki bir kitapçının arka raflarında eşeleye eşeleye rastladım aradıklarıma.

Blog komşularım ve diğer eşe dosta gönderilecek tüm kartlar yazılıp hazırlanınca iş sadece postalamaya kaldı. Kadıköy Kızıltoprak'ta şirin, minicik, tam butik kıvamında bir postane vardır. Gerçi eski hali çok daha nostaljikti, şimdi modernleştirmek hesabına biraz sıradanlaştırmışlar ama olsun, hala şirinliğini koruyor. Dışını ne kadar 'boyasalar'da içinde çalışanlar o kadar antika ve eskiden kalma ki, o eski ruhun hala devam ettiğini görmek hoş oldu kendi adıma.

Bugünlerde posta, postacı, postane konularında o kadar algım açık ki, yolda yürüyen ya da bisikletinin üzerindeki tüm postacıları seçiyor gözlerim. Boyunlarından bağlı çantalarının içindeki tüm mektupları, kartları karıştırıp "bana var mı, bana" diye yakalarına yapışasım geliyor:)

Meğer ne çok özlemişim postacı yolu gözlemeyi...

7 yorum:

laleninbahcesi dedi ki...

önce eline geçmiş olsun...
Gerçekten de Leylak Dalıcım bu sene çok güzel bir şeye evsile oldu...
Bu akşam tam 45 kart yazdım... Neyseki yardımda aldım:)) Son posta cuma günü verilecek O güne kadar hala biraz çalışmalarım var:)

Sevgimle

Işın dedi ki...

Poşe armut için tebrikler, tatlı faslına geldiğinize göre kurs sonlara yaklaşıyor herhalde,staj günleri geliyor demek. Belki de çok yakında yemeklerinizi tatma imkanı buluruz bir yerlerde.

Bayıldım ben yine bu hediyelere. Leylak Dalı Hn. hem ince ruhlu, hem zevkli, hem de çok yetenekli.
Süper bir etkinlik oldu, ben katılamadım ama katılanların emeğine sağlık.

Leylak Dalı dedi ki...

Zerocum,
Ben yaparken çok keyif aldım kullanacak kişinin ışıltılı gözlerini düşünerek, umarım sen de keyifle kullanırsın.
Benimki sadece bir öneri idi, asıl sizler katılarak olayı anlamlı hale getirdiniz, sağolun varolun.
Eline geçmiş olsun, şeker yanığı fenadır ama bu işi iyi öğrendiğin anlamına da gelebilir, anneannem öyle derdi bir iş çıkarırken kendimize zarar verdik mi: "Güzel olacak, güzel olacak". Senin için de her zaman herşey güzel olsun...

Nehire dedi ki...

Elinin yanığı çabuçak geçsin,güzel kızım.Ve kaçırdığım bu etkinlik için yüreğim burukta olsa,okuduklarımla yüreğimde sizin güzelliklerinizi paylaşıyorum.Sevgiyle kalın...

mehtap kuzucu dedi ki...

elinin yanığı için geçmiş olsun sevgili zeren,bu güzel etkinlikte bulunamadım ama katılan arkadaşlara ve özelliklede sevgili leylak dalına teşekkürler unutulan güzel bir geleneği tekrar yaşattınız..kızıltoprak postanesi hakkında yazdıklarınada aynen katılıyorum:)dün bende oradaydım eski haline çok alışmıştık ,kendi adıma 32 yıl oldu neredeyse çalışanlar hala aynı gibi...sevgiler

zero dedi ki...

Sevgili Lalem, hem de çok güzel destekler almışınız. Hepinizin eli değmiş kartları almak ayrı bir keyif olacak:))

Sevgili Işın, evet sona yaklaşıyoruz, şubat'ta başlayacak stajım. Gerçi bizim ders işleyişi başlangıçlar, ana yemek, tatlılar şeklinde ilerlemiyor. Pişirme teknikleri üzerinden gidiyoruz. Poşe armutu strewing (serpme) denen bir tekniği işlerken yaptık. ben de çalışacağım bir yerde siz sevgili blog dostlarımı ağırlamaktan büyük keyif alırım:) Gerçekten hediyelerim çok güzel. kartlarla, zarflarla, postanelerle haşır neşir olmak büyük keyif oldu bu sene:)

Leylak Dalım, bir kere daha teşekkür:) Şeker yanığı gerçekten fena, gerçi benimki o kadar vahim değildi. Ama azı bile fena yaptığına göre şekerle çok dikkatli çalışmak gerek, onu anladım. Bizim şefler de elini kolunu yakana, kesene "ustalık bulaşıyor, ustalık" diye bağırıyorlar:) artık öyle mi bilemem ama geçen gün okula gelen yirmi yıllık şef Mehmet Gürs bile "hala elimi kolumu yakıyorum, kesiyorum" dediğine göre çok da endişe edecek bir durum yok diyorum:)

Sevgili Nehire Hanım, çok zarifsiniz, çok teşekkür ederim. Bir sonraki seneye daha da çoğalarak devam ederiz bu etkinliğe umarım diyorum:) Sevgiler benden...

Sevgili Mehtap çok teşekkür ederim, geçti bile pek bir şey kalmadı yanıktan, sadece sanırım hep taşıyacağım bir iz o kadar:) Ve dün ben de Kızıltoprak postanesindeydim biliyor musun:) demek çok yakın yerlerden teğet geçtik birbirimize:) sevgiler kocaman:)

roman yazarı dedi ki...

ne güzel ve ne hazin! kartpostal sattığım yıllar geldi aklıma! beyazıt'ta eminönün'de! vay be ne yıllardı geçip gitti, şimdi kırık bacağımla yatıyorum olduğum yerde. o değil de ankara'da yeni yıla falan da girilmez. ankara'dakilere sesleniyorum gidin anacım gidin ve gerçekten komşuluğun olduğu bir yerde yaşayın.