26 Mart 2012 Pazartesi

Ele avuca sığmayan tüm kadınlara...

Uzun zamandır içimde olan bir kıvılcım oturup da adam gibi film izlememi engelliyordu. İki haftada, üç haftada bir bir tane takılıyordu oltaya ki, yetmez, yetemez, hiç bir zaman yetmedi. Kaplumbağa hızında yürüyen hiç kimse, elinde tavşan hızıyla çoğalan bir izlenecekler listesinin hızına yetişemez. Öööyle bakar o listenin uzayıp gitmesine, içi gider ama değemez o filmlerden hiç birine.

Lakin bu ara susuz kalmış bünyenin doymak bilmeyen açlıklarıyla uğraşıyorum. İkişer üçer eksiliyor filmler listeden. Güyya denge burcuyum ama bazen dengeden eser olmayan bir doza ulaşıyor "haz"larım. Evet, haz diyorum çünkü öyle. İyi bir film izlemek, sağlam bir roman okumak doyumsuz bir hazdır.

Arka arkaya devirdiğim filmler arasında bir önceki yazıda bahsettiğim The Way'den sonra çok etkilendiğim bir film daha oldu. Alman manken Uschi Obermaier'ın hayatının bir kesitini anlatan film Das Wilde Leben.

68 kuşağının deli dolu, çılgın, havai, her şeyden önce özgürlüğün geldiği zamanları. Yıllar süren baskıların, savaşların, kapatılmışlığın, susturulmuşluğun patlamasıyla bir havai fişek misali fışkırıyor özgürlükler hayatın her alanına. Cinsel özgürlük, aşırı denebilecek bir paylaşımcılık hüküm sürüyor her yanda.

Ve işte tam da bu zamanlarda gençliğinin göbeğinde olan, sadece ama sadece özgürlüğüne tutkun, inanılmaz güzel bir kadın Uschi Obermaier. Hayatta onu yönlendiren sadece iki şey var, tutkuları ve özgürlüğü. Bu iki duygunun pusulasında önüne çıkan her şeyi hoyratça, sonuna kadar, düşünmeden yaşıyor savrula savrula.

Çok insanın izlerken dejenere olarak değerlendirebileceği bir yaşam belki Uschi Obermaier'ınki. Seks, uyuşturucu, sadakatsizlik, kuralsız ve sınırsız bir şekilde hayatının her alanına sinmiş durumda. Asla tek bir adamın olmak istemeyen, kalmayı seçerse ne âla ama hep gidebileceğini bilerek yaşamak isteyen, bunun peşinden giden bir kadın. Hayatını en uzun süreli paylaşmayı tercih ettiği adam bile ona hep gitmeyi vadettiği için var, gidelim, dünyayı dolaşalım dediği için.

Anne olmayı, takılı kalmayı, hayatın herhangi bir alanına köklenmeyi bir an olsun düşünmemişken içinde büyüttüğü tek çocuğun adı ÖZGÜRLÜK. Öyle bir sahne var ki bir an olsun o özgürlüğünün elinden alındığını hissettiğinde çıldırma noktasına geliyor. Seyahat ettiği karavanın kapılarının kilitli olduğunu farkediyor ve bir an için dışarı çıkamıyor. Çıldıracak denli kendinden geçmesi için yeterli bir sebep bu kapatılmışlık hissi.

Filmin sonuna dair hiçbir şey yazmayacağım elbet. Ama insanın boğazında kılçık gibi kalan bir son olduğunu söyliyeyim sadece. Koltuğa çivilenip kaldığım son beş dakikadan sonra gerçek Uschi Obermaier'ın resimleri ekrandan akmaya başlarken filmin tüyleri diken diken eden sountrack'i çalmaya başlıyor bir yandan. Burdan dinleyin derim.

Sınırsız özgürlüğün de bir esaret olduğunu mu söyledi bu film bana diye soruyorum şimdi. Evet, belki biraz öyle. Ve biraz da kendi özgürlük duygumla bir bağ kurduğum içindir ki sanırım, çok içimde hissettim bu filmi. Özgürlüğümün benim için ne kadar kıymetli olduğunu biliyorum. Ama tek kıymetli olanın O olmamasına dikkat etmek belki de önemli olan. Hep o sözünü ettiğimiz denge... Azıcık da olsa O'na dokunanın üzerini hemen çizmemek... Biri niyet etsin etmesin, O'na dokunulduğunu hissettiğin an ortadan tüymemek...

Evet, bana özgürlük duygumu sorgulattığı için çok etkilendim ben bu filmden. Bu gözle bakıp bu gözle izlemenizi tavsiye ederim. Uschi Obermaier'ın ruhunda ele avuca sığmayan tüm kadınlara gitsin...

5 yorum:

euphrates dedi ki...

Ele avuca sigmayan "yalniz" kadinlara mi biri seslendii? ;)

zero dedi ki...

Eveeet, neyse ki duyup da bir gelen oldu:))) Var ya aslında güzel kulüp ismi de olur bundan:))

laleninbahcesi dedi ki...

zero sen bu isimle facebook'da bir grup kursan,rekor sayıya ulaşırsın.

Seninle film izlemek istedi canım ya... Bir kaçamak yapalım yine. Önce kahvaltı, ardından da bir film. Süper olur.

yıldız dedi ki...

Aynen öyle bir son,insanı öylece bırakıveren.

Filmden ben de çok etkilenmiştim.O zamanlara da tanıklık ediliyor izlerken.Özellikle komün yaşam adına.

zero dedi ki...

Lale ablacim haftaya bur gun ayarlarız, bu hafta yine biraz yogunum biraz. çok da güzel olur valla:)

Sevgili Yildiz, kesinlikle aynı zamanda da bir donem filmi. İnan benim için çok dolu dolu çok hissettiğim bir filmdi. Bu çok keyifli bir haz çünkü sevsen de her filmin icine bu kdar giremiyorsun.