30 Ağustos 2011 Salı

Mutfakta aşk var!

"İnsanın yemek pişirerek, yemek yiyerek aşkını ilan etmesi, ruhsal ve tensel iletişim kurması mümkün müdür? Yemek ve kocakarı ilacı tariflerinden bir aşk masalı çıkar mı? Ev yapımı bir çikolata ya da yarım kilo soğan, iki baş sarımsak, bir tutam kekik, yakıcı bir aşkın simgesine dönüşebilir mi?"

Bu tutku rengindeki soruların cevabı bende değil, Acı Çikolata'nin yazarı Laura Esquivel'de! Elbet mutfak renklerine bürünmüş bir aşçı olarak benim de söyleyecek sözlerim var bu sorulara ama Acı Çikolata öyle masalsı bir lisanda anlatmış ki aşkın mutfak hallerini, yetersiz cümleler kurmaktan korkarım.


Ama yine de bir deneyeyim: Örneğin akşamdan şekere yatmış çileklerin çıkardığı o ilahi kokuyla uyanan bir insanın, o gün içinde aşık olma ihtimalinin her zamankinden daha fazla olduğuna kalıbımı basarım. Böylesi özel bir kokuyla uyarılan koku duyusu, kalbin penceresini sonuna kadar açar, açar ki rüzgar içeri istediği kadar üfürebilsin.

Acı Çikolata'da Tita'nın hikayesi üzerine okuduklarım, bir seneye yaklaşmakta olan kendi profesyonel mutfak maceramla ve neredeyse tüm ömrümü kaplayan mutfak tutkusuyla birleşince 30 yıllık geçmişimde farklı anların, anıların kapısını tıklatıyor. Sevdiği adama da, dostlarına da, ailesine de sevgisini, tencerede kaynattıklarıyla, fırında kızarttıklarıyla, rengarenk süslediği pastalar ve mutfağı buladığı vanilya kokusuyla anlatmaya çalışan bir insan oldum ben hep ama hep. Mutfak lisanı olsa gerek bu. Konuşabildiğim, rahat ettiğim, huzur ve aşk bulabildiğim bir dil, bir ifade tarzı... Mutfakta hep aşk vardı. Pişirdiklerimde olduğu kadar, benim için pişirilenlerde de...

Masmavi bir tenteyle çevrilmiş, etrafındaki ağaçların yeşil gölgesinde serin bir balkon... Ufacık balkon masası üzerine kurulmuş iki kişilik, sade mi sade mis gibi domates kokulu bir kahvaltı sofrası... Masanın iki ucunda, aralarında iki nesillik bir zaman dilimi bulunan aynı ailenin iki ferdi, anneanne ve torun, yani bizim ailenin en kadim mutfak cadısıyla, onun yanında daima yavru cadı olarak kalacak bendeniz...

O ve ben söz konusu olunca sohbetin ucu döner dolaşır muhakkak mutfağa dokunuverir. Hayatta bazı şeyler kaçınılmazdır, bizim kaçınılmazımız da daima mutfaktır.

"Yeni bir poğaça tarifin var mı?" der örneğin "haftasonu teyzenle pazartesi günkü misafirler için yapalım dedik". "Var ananecim, istediğin poğaça tarifi olsun" derim. Dön dolaş her daim aynı tarifleri uygulamaktan sıkılan kadındır o, yeniliklere açıktır, heyecan ister, farklılık ister mutfağında. "Ah bir krem karamel yapıversen de yesek" derim, bilirim ki istersen 35 yıllık aşçı ol, onun yaptığı krem karamelin kıvamına, görüntüsüne ama en çok da tadına ulaşabilmenin imkanı yoktur. O, ailenin krem karamel üstâdıdır, daha pek çok şeyde bu sıfatı kimselere kaptırmadığı gibi.

Sonra en sevilenlerden biriyle can dayı ile konuşulur. İstanbul'un dışında özenle, emekle, aşkla kurduğu kendi cennetinde bir gün önce giriştikleri salça yapma macerasını anlatmaya başlar telefonda bol kahkaha ve neşe ile... Yıllık ritüeldir, yaz bitmeden kavanozlar dolmalıdır. Kilolarca biber alınmış, bahçeye kazan kurulmuş, komşular toplanmıştır.

"Zeren dün burda öyle bir curcuna vardı ki görmen lazımdı. Tam bir panayır yeri... Göksu (kuzenim) diyor ki, Zeren Abla burda olsaydı kesin bu curcunadan bir yazı konusu çıkarırdı. Akşam saat dokuzda anca işimiz bitti, çok yorulduk ama tencerenin sonundaki kalıntıları ekmekle sıyırırkenki keyif de her şeye deyiyor doğrusu". Değmez mi canım dayım, değmez mi?

Yüzyüze ya da telefonda mutfak sohbetleri kesintisiz devam ederken hemen yanı başımda Acı Çikolata... Sohbet aralarında bana Tita'nın yemeklerle nasıl bir aşk destanı yazdığını anlatıyor. En iyi bildiğim şeyi hiç durmadan kulağıma fısıldıyor: Mutfakta aşk var!

İnanmazsanız açın mutfağınızın kapısını bir de siz bakın:)

12 yorum:

A-H dedi ki...

bak simdi cok merak ettim bu kitabi :)
iyi bayramlar bu arada ;)

zero dedi ki...

Sağol canım, sana da iyi bayramlar:)

hüznün tadı dedi ki...

Yıllar önce okuduğum tadını kokusunu unutmadığım bir kitaptır. Sonra bir şekilde kayboldu gitti o kitap. Alıp yeniden okumak istedi canım. Bayramın kutlu olsun.

zero dedi ki...

Gerçekten çok güzel bir kitap sevgili hüznün tadı. İki gün sürmedi bitirmem. Uzun zaman olduysa okumanız, demek ki yeniden zamanı gelmiş:) 8. baskısını yapmış Can Yayınları'nda. Üstelik yeni baskıya şirin de bir kapak yapmışlar. Sizin de bayramınız kutlu olsun...

BAYKUŞ GÖZÜYLE... dedi ki...

Zerencim yine ne güzel dillendirmişsin şu yemek keyfini:)
Kitap bizim de ilgimizi çekebilir çünkü eşim de ben de yemeklerin aşkla yapılınca çok daha lezzetli olduğuna inananlardanız...
Aşk dolu aile ilişkilerinize de hayranım,Allah bozmasın!
Bizim mutfağın zaten kapısı yok,bu yüzden aşk her yerde;)))

zero dedi ki...

Sevgili Nathalie, kitabı muhakkak okumalısın, son satırlarını az önce senin yorumunu görmeden önce okudum, bitirdim ve şu an inan o kadar etkilenmiş durumdayım ki, şiddetle tavsiye ederim. Ben de oldum olası yemeklere, yapılırken yapanın hissettiği duyguların geçtiğine inan biri olmuşumdur ama buna bu romanı okuduktan sonra daha bir tutkuyla inanacağım sanırım:) Bakma açın mutfağınızın kapısını bakın dediğime, bence evin kesinlikle kapanmaması gereken bir kapısı varsa eğer o da mutfak kapısıdır. Çünkü en güzel kokular her zaman mutfaktan çıkar:) sevgiler kocaman...

oyumben dedi ki...

Yemek onu yapanın sevgisi kadar lezzetli olur. Öyleymiş.

parıldayan çiçek dedi ki...

Yazdığım yorum yanlış tuşa basınca gitti.Yazınızın girişi bana acı çikolatayı çağrıştırdı derken siz kitaptan bahsettiniz.Kavuşulmayan aşk.Sevdiği ile ecvlendirilmeyen ancak aynı çatı altında yaşanan aşk.Gelenekler.Annesine bakmak için evlendirilmeyişi.Bazen acı bazen sevgiyle yapılan yemekler.Acıyı pasta yaparken gözyaşlaının pastaya akıtılarak içindeki acıyı paylaşmak.Çok sevdiğim.Dostlarıma tavsiye ettiğim bir kitap.Filmi aynı tadı vermedi.Yemek ve gelenekler.Yoldan yeni geldim.Yorgunluktan duygularımı ifade etmekte zorlandım.Yemek yapmakta bir serüven.Sevgiyle kalın

Eren dedi ki...

Çok güzel bir yazıyıdı, hem kitabı merak ettim hem de ailenizle ilgili anlattıklarınız gözümde canlandı, ne kadar güzel, sevgiyle yazılmış bir yazı, yemeklerinizi de öyle olmalı:)

yeni hayat dedi ki...

Bu kitabı ilk olarak 11 yaşındayken bir arkadaşımın ablasının kitaplığından ödünç alarak okumuştum ve 15 senedir de aralıklı olarak okuyorum.Yemek ve Aşk zaten çok geniş duygu ve lezzet barındıran iki kavram, İkisini de içeren kitaplar, filmler ise çok daha keyifli oluyor.
Acı Çikolatayı bir dilim browni ve mis gibi bir bardak kahve eşliğinde yeniden okumak istedim şimdi, en iyisi eve gittiğimde yapayım bu dediğimi, browni yapmaya üşenirim ben şimdi ama napalım bu sefer hazır alırım :)

Afiyetle Kalın..

hepsusluydum dedi ki...

Sevgili Zeren merhaba:)
Bugün benim için çok özeldi.Sıcacık ve samimi bir blog buluşmasında seni de tanıdığım için çok mutlu oldum.Sevgilerimle Zehr@

bireflatunölüm dedi ki...

okumadımmmm :((en kısa zamnda okuyacağım cnm :))

http://laminapropria.blogspot.com/