25 Mayıs 2011 Çarşamba

Barselona'da kadın olmak!

Bazen düşünmeden edemiyorum, hayat öylesi garip, hızlı ve tahmin edilemez ki! Şurda alt tarafı üç gün önce Barselona kaldırımlarında o sokak senin bu sokak benim, o pazar senin bu restaurant benim dolaşırken bugün yine İstanbul'da bir mutfağın içinde deli bir yoğunlukla boğuşma içerisindeyim:) İnsanoğlu kuş misali... Evet, bizler aslında koca koca kanatsız kuşlarız. Bu sabah uyandığımız yerde yarın da gözümüzü açacağımızın garantisi yok.

Benim ruh hala memlekete dönmedi, hasretle bekliyoruz kendisini:) Bendeniz burda Barselona fotoğraflarımın düzenlenmesi ve anılarımın gezi defterime geçirilmesiyle uğraşadurayım, bende derin bir etki bırakan konunun Barselona'daki kadınlar olduğunun farkına vardım.


Barselona şehir merkezinin biraz dışında bir semt olan Badalona'da bulunan otelimizden metro istasyonuna gidebilmek için yaklaşık 10 ila 15 dakikalık bir yol yürüyorduk. Bu sayede hem çok şirin bir semt olan Badalona'yı görebilme şansımız oldu hem de daha Barselona'daki ilk saatlerimde çok hoşuma giden bir kareyle karşılaştım. Tam sokağın köşesindeki balıkçının önünden geçiyorduk ki, tezgahta dizili koca koca karidesler, midyeler, istiridyeler yerine - ki normalde onlara dikkat etmem gerekir - benim dikkatim tezgahtaki iki hoş hatuna takılıverdi. Doğru mu görüyordum? Evet doğru görüyordum. Geçmişler tezgahın arkasına koca koca balıkları ayıklıyor, filetolarını çıkarıyorlardı. Hiç alışkın olmadığımız için bu görüntü, şaşırdığımın on katı ölçüde çok hoşuma gitti. Ama ne yalan söyliyim, bu karenin istisna olduğunu düşünmüş, genele yayılacağını hiç tahmin etmemiştim.

Daha sonra farklı semtlerde farklı sokaklarda ama en çok da Barselona'nın en meşhur pazarı La Boqueria'da kasapların, balıkçıların, manavların, şekercilerin vs. çoğunda hep kadınların erkeklerle omuz omuza, hatta bazılarında tek başlarına çalıştıklarını görünce ilk gördüğümün aslında bir istisna olmadığının farkına vardım.


Kafalarımıza doğduğumuz andan itibaren enjekte edilmeye başlayan sınırların asla gerçekler olmadığını, sadece birilerinin öyle işine geldiği için öğretilmiş kurallar olduğunu görmek... Belki de bu kadar erkek egemen bir sektörde çalıştığımdan ve her yeni girdiğim ortamda önce "kadın" aşçı olmaktan ötürü bir açıklama yapma ve kabul görme durumuyla karşılaşmaktan, daha çok dikkatimi çekiyor tüm bu meseleler...

En güzeliyse, Barselona'da görüdüğüm bu karelerdeki kadınların çoğunun, seçtikleri sektörlerde varolabilmek için erkeğe benzemeye çalışmamaları, baya süslü püslü makyajlı kadınlar olmalarıydı. Erkek gibi kadın olmaktansa kadın gibi kadın olmayı başarmakta aslında bütün mesele. Eğer kadınlar da erkeğe benzeyecekse zaten bırakılsın erkekler çalışsınlar tüm erkeklikleriyle, taklitlerine neden gerek olsun ki!


Barselona ve kadın deyince aklıma oldum olası en çok gelen isimdir ünlü İspanyol yönetmen Pedro Almadovar. Kadınları, özellikle de onların karmakarışık, deli dolu, rengarenk ruhlarını anlatmayı çok sever. Elbette en birinci gözlemi olarak kendi ülkesinin kadınları başroldedir çoğu zaman. Kadın olmanın doğal karmaşıklığına bir de İspanyol ve Akdenizli olmanın çılgın ve tutkulu ruhu eklenir. Şimdi yeniden çok uzun zaman önce seyretmiş olduğum Almadovar'ın en harika filmlerinden biri olan Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar'ını seyretme vaktimin gelmiş olduğunu hissediyorum.


Ve ey Almadovar, beni duyuyorsan eğer sana benden nacizane bir öneri: bundan sonraki filmlerinden birinde elinde bıçağı satırı kasaplık yapan bir kadının hikayesini anlatsan ne güzel olurdu. Upuzun simsiyah saçları, kulaklarında kocaman İspanyol küpeler, dudaklar ve gözler boyalı, alımlı ve hoş bir kasap kadın...

Almadovar'ın gözlüğünden böyle bir kadının nasıl göründüğünü gerçekten merak ederdim doğrusu:)

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Aynı görüntüyü Roma da görebilirsin.Kadınlar her yerde;en güzel, en alımlı halleriyle.

숯인 SuChi'iN dedi ki...

bizde öyle olalım...en güzel, en alımlı hallimizle sevdiğimiz işi yapalım ve sevdiğimiz yerlerde gezelim :) Senin gözünden Barcelona'yı bir kahve eşliğinde dinlemeyi çok istiyorum. Galiba biraz daha sabretmem lazım...

www.macerakitabim.com dedi ki...

Ben de gelir gelmez aynı filmi seyrettim.:))))

BAYKUŞ GÖZÜYLE... dedi ki...

Kadınların girdiği yere zerafet ve temizlik de girer.Yaşasın kadınlar!

ibrahim gurun dedi ki...

bcn'ye gene gitmek istersin tabi...yarısını bile gormemişşin daha :) flamenco, paella, boğa güreşi...hepsi kastilyan gelenekleri...
katalunyanın başkentine bi şans daha verirsin artık...iyi almodavar seyirleri