"Aşçı olmaya nasıl karar verdin?" sorusuna 350. kez falan cevap verme durumunda kaldım tüm hafta. İstisnasız hepsi çocukluklarından itibaren mesleğin içine düşmüş, büyük oranda da mesleklerini seçme şansları olmamış, önlerine çıkanı yaşamak zorunda kalmış aşçılar olunca tüm mutfağın sakinleri, 30 yaşına gelmiş, üniversite mezunu, bambaşka ve üstelik onlara ışıltılı gelen bir sektörde çalışmış bir insanın, üstelik de bir kadının neden ve nasıl aşçı olmaya karar verdiğini merak ediyorlar. İyi de nasıl anlatayım ki ben onlara tüm hikayemi? Bir iki ık mık ettim, en sonunda "çocukluk aşkı" deyip çıkıverdim işin içinden:)
Staj hayatımın bir haftalık tarihinde öğrenilenler listesinde yorgunluk kelimesinin anlamından sonra ilk sırayı, bu işin tam bir deli işi olduğunu anlamış olmak yer alıyor:) Tüm MSA süreci boyunca hiç duymadıysak bin kere falan şeflerimizden çalışacağımız yerlerdeki mutfak ortamının asla okuldakine benzemeyeceğini, çok sert, fazla hızlı, adrenalin yüklü, deli bir yoğunlukta çalışılan yerler olacağını duyduk. Bin kere daha söyleseler az kalırmış diyesim geliyor şimdi. Tüm hafta boyunca öğle ve akşam servislerinde yaşadığımız tempoyu görünce bu işin deli işi ve bizlerin de birer deli olduğuna ama öte yandan da her sabah uyandığımda o mutfağa yeniden girebilmek için duyduğum çekim yüzündense bir adrenalin bağımlısı olduğuma karar verdim.
Hayatın doğal akışına güvenmiş olmanın, stajımın düşeceği yerin benim için en iyisi olacağına inanmanın ödülünü yaşıyorum sanki. Kendimi sadece temizlik yapmaya, getir götür işlerine, patates soğan soymaya hazırlamışken stajyer muamelesi görmediğim, her işin en ince detayına kadar öğretildiği, sorumluluk verilen bir ortamla karşılaştım NumNum'da. Daha pazartesi günkü oryantasyonda "isteğimiz size işin tüm işleyişini, detaylarını öğretmek" dediklerinde keyiflenmiş ama salı günü bizzat mutfak ortamıyla tanışınca dediklerinin lafta kalmadığını görmüştüm.
Daha pizza tezgahına elim değer değmez merdaneyle hamuru veriverdiler elime. "Burda durduğun ve işin hafiflediği tüm anlarda işe alışmak için dilediğin kadar hamur açabilirsin. Boşa gitsin hamurlar, hiç önemli değil, önemli olan senin bir an evvel işi öğrenmen ve alışman." Daha ne isteyebilirdim ki?
Neyseki merdaneyle hamura sevdamız eskiden gelir de mahcup olmadan ilk andan süper bir üçlü oluverdik kendileriyle. Şimdi tamamlanması gereken tek eksik hız olarak kalmış durumda. Zira aynı anda onlarca siparişin geldiği bir ortamda bir pizza hamurunu açmaya ve döşemeye onlarca dakika ayıramıyorsunuz. Topu topu iki üç dakikada hepsini bitirmek ve pizzayı fırına ışınlamak şart. Eh ne de olsa kimse anasının karnından iki dakikada pizza hazırlayabilen biri olarak doğmuyor diyerekten biz de o gereken hızdan zamanla nasibimizi alırız elbet diye bekliyoruz.
NumNum'da benim adıma en büyük tecrübelerden birinin de açık bir mutfakta çalışıyor olmak olduğunu düşünüyorum. Müşteriyi birebir gözlemleme şansının olduğu, aynı şekilde müşterinin de bizleri her şekilde görebildiği son derece interaktif bir ortam NumNum Meydan mutfağı. Açık mutfak olmaktan ötürü hijyenin de es geçilemeyeceği, her yaptığın işten sonra tezgahını da temizlemek zorunda kaldığın, işin bu kısmını da asla es geçemeyeceğin bir ortam... Yani anlayacağınız temizlik bezi de elimizden eksik olmuyor pek:)
Şeften pazar günü (yani bugün) izinli olduğumu öğrendiğimde duyduğuma inanamayıp iki kere teyit istemem de ayrı bir komediydi. Kollarım ve bacaklarım koltuğa serili olmaktan pek bir memnundular bugün.
Ve izin günümde sepetime düşen bir film... Into the Wild. Sean Penn, sana, hayata bakış açına, ruhuna, zihnine şapka çıkarısım var ama yetmez biliyorum. Neyse ki filmi bir sene önce değil de şimdi, hayatımdan son derece memnun olduğum bu zamanda izledim. Yoksa bu gazla soluğu MSA yerine Alaska'da almaya karar verebilirdim. Herkesin en az bir kere ama hayatını "kariyer kariyer" diye yağsız tatsız tuzsuz haşlanmış bir sebze kıvamına çevirenlerin en az 10 kere falan izlemesi tavsiye olunur!
Yeniyetme pizzacıdan hepinize güzel bir hafta dileğiyle...
15 yorum:
Yeniyetme pizzacıya giderek daha da hızlandığı bir hafta diliyorum:))
kaçakların filmi,çok güzeldir.şimdi dinlenirken kahveni de eline aldıysan sana da bir dilim pasta gönderiyorum:)) bizler acemi ahçı olarak bugün yaptık.senden biraz çekiniyorum ama ::))
Leylak Dalım çoook teşekkür ederim:) Bu haftanın hedefi bir dakikada hamuru açmak, haftaya 30 saniyede:)
Buketciim aşkolsun ne demek, o şirin parmakların değdiği bir pastayı nice aşçılar yapsa o lezzeti veremez inan bana.. Aldım canım pastamı çok teşekkür ederim, ellerinize sağlık:))
zerenciğim, facebookdaki günlüğümde yazdıklarıma senin bu yazdıklarını da eklemek istiyorum aslında. çünkü şanslıyız ki ikimizde iş öğretilen, hijyene önem verilen açık mutfaklarda çalışıyoruz.bu ortak noktaların tesadüfen olmadığına inanıyorum. hep konuştuğumuz gibi. olumlu düşünmek ve isteklerimizi inanarak dillendirmek, bizi olmak istediğimiz yere götürdü sanırım. çalıştığın yerde mutlu olduğuna çok sevindim.eline hemen hamur vermeleri de yine yukarda yazdıklarımdan kaynaklı diye düşünüyorum ve güzel haber diye buna denir diyorum.sevgiler...
sahi sen niye aşçı olduydun puhahaha:))
şaka bir yana into the wild denen film adamı böğründen vurur! epey oldu izleyeli dvdsi hala evde durur, uzun süre aklımdan çıkaramamıştım.
sana da iyi haftalar
Blogger dünyası başarılarının devamını diliyor :))
Sevgili Zero,yakında hamurların en güzelini ,en kısa sürede açacağına inanıyorum.Pazar tatilin olmasına sevindim:))Yeni haftada başarılar...
harika pizzalar yapıyorsun dostum. seni kocaman bir mutfakta pizza açarken görmek, sonra oturup da onları yemek gurur vericiydi. Love ya...
okurken imrendim, ben de mi deliyim acaba:)) keyif aldıgını ve zevkle çalıştıgını duymak güzel. gelip izlemeli seni :)) bu arada cmt günü bir etkinlik için MSA idim, sanki bir yerlerden çıkıp geleceksin gibi geldi hep. sevgiler
bende seninle hamur açabilirmiyim takriben bir hamur 7 dakikamı alıyor ama:))
yeteneğine imrendim ,sevgiler..
Zeroo mutlaka yolumu düşürmeye çalışacağım ...seni çalışırken görmek süper olur...
Artık yolun yarısına geldin bence...bir gün senin mutfağının hayali çok yakın bence...
sevgimle
İstanbul'da olacağım ve senin yanına on saniyede gelmeyeceğim, İmkansız galiba :) Gönüller bir olsun bari :):):)
Yazılarına bayıldığım tekrar etmeden de alamıyorum kendimi.
Pizzalarının da yazıların kadar ustaca olacağı günler çok yakın bence.
İşten vaktin kalırsa, bloguma uğra.
Sevgiler...
Kubilay
Eh ne diyeyim, darısı başıma. Ben bu aralar değil pizza hamuru açmak tutturamadığm sos kıvamları için endişelenmekle meşgulum. Birgün tutar di mi bu soslar?
Çok erken egemen bir alanda gösterdiğin mücadele için seni tekrar tekrar kutluyorum.
Sakın vazgeçme.Sevgilerimle...
Merhaba Zeren,
Özledik seni :( Hergün sabah akşam gözüm blogda kaldı birşeyler yazarsın diye:) Sanırım çok yoğunsun. Umarım iyi gidiyordur. Bu aralar tv de şef yarışmalarının reklemlerını gördükçe sen geliyorsun aklıma:)Demekki şef olarak aklıma kazınmışsın..
Kendine iyi bak. Güzel ve lezzetli günler dilerim
SEVGİLERİMLE
GÖZDE
Yorum Gönder