127 sayfalık bir kitap elimdeki ve evet ben Mine Söğüt'le yeni tanışıyorum. Halbuki o kadar sevdim ki o etrafı kara kalemlerle çizili ela gözlü güzel kadının gözünden dünyaya bakmayı. Geç kalınmış bir birliktelik benimki. İki güne yakın bir süredir yaşam anlarıma eşlik ediyor. Onu okumak için ayırdığım özel anlarla yetinmiyor, başka işlerin zamanından da çalmaya çalışıyor. İçimdeki tüm ilgi ve merak noktaları tetikte, beslendikleri bir kaynak buldukları için doymak bilmiyorlar.
Bir Beyoğlu kahvaltısında sohbetimize dahi eşlik ederken...
Ben böyle bir kitabı bırakmak istemediğim anlarda kitap okuma anları konusunda sınır tanımayan bir insan olabiliyorum. Mesela yolda yürürken kitap okumanın mantıklı bir iş olduğunu kimse söyleyemez sanırım. Mesele insanların sizin manyak olduğunuzu düşünmesi değil, İstanbul gibi köstebek yuvası bir şehirde düşme, kol/bacak kırma olasılığını yüzde 20'lerden 70'lere falan çıkarıyor olmak. Beş Sevim Apartmanı benim için yine böyle bir roman oldu. Kelimeler arasında inanılmaz keyifli zamanlar geçirdim, bazı cümleleri hap niyetine yutup kanımda dolaşmasını, benden bir parça olmasını istedim.
Çocukken de masalları çok severdim. Büyüdüm, koca insan oldum hala çok seviyorum ki hikayesini bir masal gibi kurgulayan, diline masallardaki gibi şairane bir ritim katan, öyküsünün içine sadece gözün gördüğü, elin tuttuğu değil, hayal gücünün de ürünü olan cisimleri, halleri katabilen romanları hep çok sevdim. Özel olarak Beş Sevim Apartmanı, biraz kurcaladığım kadarıyla da Mine Söğüt'ün genel olarak bütün romanları bu kıvamda yoğruluyor.
Beş Sevim Apartmanı'nın alt başlığı Rüya Tabirli Cinperi Yalanları... Öyle bir müzikle ilerliyor ki hikayenin kurgusu, öyküdeki insan karakterlere mi yoksa cinlere perile mi sempati duymak gerektiği konusu karışabiliyor.
Pürtelaş Sokağı'nda kediler bir gün canhıraş feryatlarla ortalığı inlettiler. Pürtelaş Sokağı'ndaki Beş Sevim Apartmanı'nda tuhaf şeyler oluyordu. Beş pencereli, beş odalı, beş acayip insanın oturduğu Beş Sevim Apartmanı'nda perdelerin arkasında tuhaf şeyler olup bitiyordu. Cinler aleminden gelenler, periler aleminden gelenler, cinperi aleminden gelenler, orada beş garip hikaye yazdılar...yazdılar...yazdılar.
Pardon, altı hikaye yazdılar. Bir de Doktor Samimi ve onun günlüğü var.
...Mine Söğüt ilk romanı Beş Sevim Apartmanı ile okuyanı cinperi alemine götürüyor, uzun bir masal dinletir gibi, anlatır gibi, gösterir gibi.
Arkasında bu satırları okuduğunuz bir kitabı almama olasılığınız nedir bir sorun kendinize, cevaba göre belki bu romanı okumak istersiniz. İki hafta önceki İstiklal YKY gezimde bana bütün "evdeki okunmadıklar bitmedikçe kitap almak yok" yeminlerime tövbe ettirip kasaya kucağımda yürümeyi başarmıştı.
İnsanın etkilendiği bir romanı alması çok güzeldir ama bunu çok sevdiği bir kitapçıdan alması daha da güzeldir. YKY'nin benim için böyle bir anlamı oldu her zaman. Beyoğlu'nun en güzel yerinde Galatasaray'da, duvarları kitaplarla dolu bir mağazanın ortasındaki kitap öbekleri, etrafında tavaf edilmeyi bekleyen bir mabed gibi... Çantayı kitaplarla doldurup sonrasında İstiklal'in labirentlerine karışmaksa ayrı bir haz tabi...
Öyle görünüyor ki 2011'in cümlelerine Mine Söğüt kelimeleri de karışıyor olacak:)
6 yorum:
Bir kitap kurdu için hiç tutulamayacak bir yemindir evdekileri bitmeden yeni kitap alma yemini.Devamlı yutulur verilen söz başka bir masalla karşılaşılınca.Ama hep derim ben tutulmayan söz bu söz olsun di mi?Ne güzel yapmışsın İstiklal'e gitmekle.Bende oğlumu Frida sergisine götürmek istiyorum havalar düzelirse oralara.İlk İstiklali olacak eğer gidebilirsem.Sevgler sana.Staja başlamadan iyi okumalar ve iyi gezmeler.
BU kitaba elim gitmiş ama kararsız kalmıştım. BU tanıtımdan sonra bu okuma serüvenini kaçırmak hata olur. teşekkürler.
of çok güzeldir YKY... anılarım depreşti, istiklal, galatasaray, oralarda kaybolmak!! istanbulum gelmiş benim:)
Ne güzeldir o Beyoğlu keyifleri. Sadece şöyle bir İstiklal'de yürüyüp 1-2 kitapçı gezmek bile bana enerji vermeye yetiyor aslında. Beyoğlu YKY'yi ben de çok severim. Herhalde görmüşsündür, Kadıköy'de de açıldı YKY. Daha küçük, aynı havaya sahip değil belki ama acil :) durumlar için yine de iyi oldu açılması.
Mine Söğüt'ü hiç okumadım, gerçekten merak ettim şimdi.
Keyifli tatiller...
Doğrusu kitabı merak ettirdiniz,gizemli ve keyifli olduğunu düşünüyorum.YKY kitapçısını ben de çok beğenirim yolum oralara düşünce mutlaka gezerim.Kitaba bakacağım,iyi ki tanıttın.Teşekkürler...Mutlu okumalar ve geziler.
Özlemcim çok doğru valla, tutamayacağım yeminleri neden verirsem zaten:) Frida'ya çarşamba günü gittim, bence oğlunu da götür, çok keyifli bir gün geçireceğinizden eminim:)
Sevgili Vladimir, okuma zevkleri farklıdır, çeşitlilik gösterir ama gerçekten şans verilmesi gereken bir yazar ve roman bana kalırsa.
Yelizcim bence gelen iç seslerini dinlemenin de zamanı gelmiş:)
Sevgili Işın, gördüm evet Kadıköy'dekini. Aynen dediğin gibi en azından acil durumlar için kapısı çalınabilecek bir kitapçı. ufak, sevimli, sıcak bir havası var, ben sevdim:)
Sevgili Natali, umarım beğenirsin, sevgiler:)
Yorum Gönder