28 Ekim 2010 Perşembe

Çorbanın kıvamı

Hiç öyle burun kıvırmayın. Son derece önemli bir konudur çorbanın kıvamı. Fazla sulu oldu mu ağıza gelmez, tadı olmaz; koyuysa da bebek maması gibidir. Velhasıl lezzetli bir çorba için çok önemlidir kıvam meselesi.

Hele de kendini mutfağa adamış yeni yetme bir aşçı adayının ilk pratik sınavının konusu "çorbalar" olunca haliyle daha bir önemli hale geliyor kıvam mevzusu.

Siz hiç bir buçuk saat içinde birbirinden farklı üç çorba yapmayı ve aynı anda tüm çıkan bulaşıkları yıkayıp üst baş hijyeni açısından da lekesiz bir beyazlıkta olmayı denediniz mi?:) Deneyin, çok heyecanlı oluyor:) Birinin adına minestrone demişler ki kendisi İtalya'dan gelmiş; öbürüne soğan çorbası diyorlar ki menşeğinin Fransa olduğu bilinmekte; üçüncüyse yeşil mercimek çorbası ki sunumu ve lezzeti itibarıyla bildiğimizden biraz farklı ve dillere destan...

"Kıvamı ya tutturamazsam, ya lezzeti kötü olursa, ya yetiştiremezsem" tarzındaki endişe dozu yüksek bilimum cümleyle yüklü bir halde yüzerek okula ulaşma çabası içindeydim bugün yine sabahın kör karanlığında. Yüzmek diyorum çünkü bu yağmurda her yanı koca koca göletlerle dolmuş olan İstanbul'da ulaşımın tek yolu yüzme haline gelmişti bu sabah itibarıyla.

"Sakın soğan çorbasının ununu koymayı unutma, minestrone'nin sebzelerinin diri kalmasına dikkat et, mercimeğin kıvamını sakın kaçırma" tarzındaki uyarı cümleleri beynimden film şeridi gibi arka arkaya sıralanırken "ya senin kıvamın nasıl bu aralar" diye bir soru beliriverdi içerden bir yerlerden. "Kendinin tuzunu, biberini, kimyonunu koyuyor musun unutmadan, ihmal etmeden?"

Nasıl bir iç sesse bu, konuştuğu andan itibaren bana bunu düşündürdü bütün gün. Her birimiz bir çorbadan farksızız aslında. Kıvamlarımız var, kimi zaman koyu, kimi zaman açık; lezzetlerimiz kimi zaman dengeli, kimi zaman dengesiz. İçimize bize gereken malzemeleri ne kadar fazla ya da az kaçırdığımızla ilgili aslında hepsi. Çorbanızın ana malzemesini iş mi oluşturuyor aşk mı örneğin? Tuzunuz, biberiniz sanat mı, spor mu? Biri biraz az ya da çok kaçtığında nasıl da tadımız değişiyor, tıpkı çorbalar gibi, tıpkı makarnalar gibi, tıpkı kekler, börekler, çörekler gibi, kısacası tıpkı mutfakta pişen her şey gibi.

Boş yere "müziğin de, sinemanın da, kitapların da, aşkın da, doğanın da, gözyaşının da, acının da, kısacası hayata dair ne varsa hepsinin mutfakta barınıyor ve yaşanıyor olmasından dolayı" mutfağı/mutfakta olmayı bu kadar çok sevdiğimi yazmamıştım bir yazımda. Biziz aslında mutfaklarda pişen. Bizim neşemiz kaynıyor, hüznümüz kavruluyor, sevgimiz kızarıyor... Her şey, özünde bizim kıvamımızla alakalı...

Peki benim kıvamım nasıl mı bu aralar? Mercimek çorbası başarılı, soğan çorbası çok lezzetli, minestrone de tama yakın (fasulyeleri biraz daha pişirmem gerekiyormuş) yani sonuç 96:) Anlayacağınız bende kıvam oldukça yerinde bu aralar:)

Kitabımı, çayımı, kahvemi, dost sohbetini, neşeyi, kahkahayı, kıvamında bir hüznü ihmal etmiyorum. Bir tek film izleme dozunda bir düşüklük var ki, o da minestrone'deki az pişmiş fasulyeyi temsil ediyor bünyede:) Demek bu ihmali de çözmeliyiz ki çorbamız tam kıvamında olsun...

8 yorum:

Leylak Dalı dedi ki...

"Kana kuvvet, göze fer, batna ciladır çorba" demiş Ahmet Rasim.
Bu ne güzel yazı Zerocum, çorbadan bünyeye böyle ahenkli bir geçiş.
Yazıyı çok sevdim ama canım nasıl çorba istedi bir bilsen, mümkünse mercimek olsun, bizden olsun:)))
Sevgiyle...

laleninbahcesi dedi ki...

hahah leylak Dalıcım benden önce gelip meşhur sözü söylemiş...Yemekle birlikte sende pişeceksin ki yemek yemek olsun derdi Annem...
Çorba sabah kahvaltısında bile içilebilir bizim evde. şöyle kar yağarken erken kalkmışsın, sıcak bir mercimek çorbası mesela...

Sevgiler Zero, film eksiğini sen en yakın zamanda kapatırsın, bayram tatili geliyor, yeni vizyon filmler var çok güzel...
Sevgilerimle

Oya Kayacan dedi ki...

Yemeklerde evet, bünyede hayır... Kıvam tutturmak meselesini diyorum... Yemeklerde hile yapabiliyorum çünkü, kendime oynamak zor.

Kontrast dedi ki...

Merhaba!

Aramızda bir Elif Şafak. Gerçekten de çok hoş bir yazı olmuş. Tekrar tekrar okudum, ne de güzel yazmışsın! Siyah Süt yorumlarından sonra ikinci favori yazım.

Aklıma Ratatouile geldi. Çok beğenmiştim, iki kere izlemiştim. Yazını okuyunca tekrar izleyesim geldi.

Sevgiler...

yeliz dedi ki...

of çorba!! bayılırım!! şimdi süzme mercimeğin altını kapattım geldim yazını okuyunca çok hoşuma gitti. ne tatlı anlatmışsın. hehe bi de benim blog da günün çorbası ya:P üzerine krmızı biberli tereyağı gezdirip sıcak ekmekle götüreceğimdir, zaten başka şeye gerek yok. belki salata?

Işın dedi ki...

Bir an kendimi koydum yerine, 1.5 saatte 3 karmaşık çorba yapabilir miyim diye, acaba ben olsam kaç alırdım sınavdan ? Çok ama çok hızlanmam lazım daha.

O 4 puanı da herhalde daha baştan 100 vermeyelim de şımarmasın diye kesmiş hoca :)

Bense edebiyata da yemeğe de 100 verirdim.

Tam kıvamında bir hayat dileğiyle,

www.macerakitabim.com dedi ki...

İhmal etmedim yogamı.Bu güzel tatil gününde evin sıcağından çıkıp yine de gittim.Dersim bitince yine aynı duygu sardı etrafımı''iyi ki gelmişim''.Ama eve gelir gelmez guruldayan karnıma çareler aradım.Evde kalan son dolmaları afiyetle yedim ve bilgisayarın başına geçtim.Baktım ki yeni bir yazın var nette.Keyifle okudum ve karnım tok olduğu için çok sevindim.Zira bu saatte bir de çorba yapmak vardı:)Sevgiler

zero dedi ki...

Sevgili Leylak Dalı, ben bu aralar çorbadan başka bir şey içemez oldum, nasıl içimi ısıtıyor, şöyle ocak üzerinde kaynayan bir çorba gördüğümde nasl mutlu oluyorum... Bu 96 ondan da olabilir tabi:) Umarım bir gün ellerimden bir mercimek çorbası ikram edebilirim:))

Sevgili Lale, ben de her saat içerim çorbayı hiç ayırmam. Sabah kalkınca sıcacık bir mercimek, geceyse bir gezmeden dönerken şöyle bol sirkeli bir işkembe çorbası, benim için kışın mükemmel tanımıdır mesela:) bakalım film eksiğini kapamak için biraz fazla mesai lazım bana:)

Sevgili Oya, aynen insan herkese yapar ama kendine asla... Sen de hilesiz ol, sen olduğun gibi olunca o kıvam da bir gün kendi doğal akışkanlığını bulacaktır elbet:)

Sevgili Kubilay, çok teşekkür ederim güzel sözlerin için:) Ratatouile benim idollerimden biridir:))

Yelizcim bugünkü konumuzda salataydı bu arada. Çorbanın yanına mişin ya hani:)))

Sevgili Işın, valla ben de acaba yetiştirebilir miyim diye dert ettim ama sorunsuz halletik neyse ki:)) 4 puan fasulyelerden gitti, ama o kadar kusur kadı kızında da olur dimi ama:)

Özlemcim, ah o yogadan çıkılırken ki huzuru bilmez miyim. insanın kendi için yaptığı müthiş bir armağan gibi... kapı komşun olsam çorban da benden olurdu:) sevgiler...