Mutfağında her daim sıcak bir tencerenin kaynadığı bir evde büyüdüm ben. Anneanne evinde... Biraz erken istediği emekliliği nedeniyle köşesine çekilmiş bir dedenin de olduğu ama asıl hakimin kesinlikle anneanne olduğu bir evde...
Akşamları ailenin bütün fertlerinin toplandığı uzun bir sofranın hazırlayıcısı olması sıfatından mı dersiniz, yoksa evin geleni gideninin hiç eksik olmamasından mı, anneannem sanki bir kolu sürekli mutfakta çalışan bir ahtapot gibiydi o yıllarda. O kadar çok iş yapardı ki evin içinde ve dışında, sanki onlarca kolu vardı da, diğerleri hangi işin peşinden koşarsa koşsun, bir kolu muhakkak mutfakta ya bir tencere karıştırır, ya kek çırpar, ya fasulye ayıklar, ya da soğan doğrardı. Mutfak, onun görev alanı olmasının yanında aşk alanıydı da aynı zamanda. Hiç yaşamadığı o aşkı/tutkuyu hissedebildiği, sonuna kadar yaşadığı ve yaşattığı tek alan...
Şimdi geriye bakıp düşündüğümde görüyorum ki anneannem hayattaki ilk kadın figürümdü benim. Masallara, hayal kurmaya, kurduklarına inanmaya çok meraklı ufak bir velet olan bendenizin gözünde anneannem, mabedi olan mutfakta elleriyle muhteşem tatlar yaratmaya kendini adamış kocaman bir mutfak cadısıydı. Okuma yazma bilmediğim ufacık yaşlarımdayken resimlerine bakıp büyülendiğim, okumayı öğrendikten sonraysa da maceralarını okuyup kendimden geçtiğim masallardaki o cadıların, bir tutam ondan, bir tutam bundan kata kata kaynattıkları kazanlarının başındaykenki halleri nasılsa, benim gözümde anneannemin mutfaktaki hali de öyleydi. Bir tek kafasında sivri uçlu koca şapkası eksikti ki hayalimde o şapka da yerine çoktan yerleşmişti.
Peki sizce böyle bir durumda bu gizemli masal kahramanlarına ve tabi ki bir de anneannesine hayranlığı had safhada olan benim, bir mutfak cadısı olmaya özenmemem mümkün müydü? Hayır!:)
Bazı şeylerin doğuştan genlerimize kodlandığına inanırım. Ama hayattaki gelişimimiz için sadece bu yetmez. Gördüklerimizi, yaşadıklarımızı, gözlemlerimizi genlerimizle birlikte bizle doğanlara ne kadar eklersek o kadar ilerleyip gelişebiliriz diye düşünürüm. Anneannemin mutfak cadılığı bir nesil atlayarak kendi kızına yani anneme bir tutam olsun geçmemiş ama ilk torunu olan bendenizde ziyadesiyle birikmişti. Ee o kadar işi gücü arasında nereye yetişeceğini şaşıran anneanneme de artık mutfağında yamak niyetine bir minik cadı gerekiyordu zaten ki gerekli zamanlarda gerekli yerde olmayı o gündür bu gündür çok iyi bilen biriyimdir bendeniz:)
O zamanlardan bu zamanlara benim de cadılığımın pek minikliği kalmadı gerçi, baya baya kocadık, ana kraliçe moduna geçtik:) Ama anneanneyle aradaki iletişim, tarif alıp vermeler, püf noktaları üzerine derin sohbetler hiç azalmadı, hep arttı. Beni mutfakta gören, yaratıclığımı kullandığım her işin sonucuna hayran olan çevremdekiler her defasında "sen kesin anneannene çekmişin" dediklerinde, anneanneciğimin nasıl da içten içe bir mutluluk ve gurur yaşadığını hep hissettim.
Yaklaşık iki buçuk yıl evvel tamamen kendi çabalarımla hiç bir eğitim almadan pasta süslemeciliğini öğreneceğim deyip kendi kendime yola koyulduğumda ilk kez bu kadar derinden farkettiğim bir gerçeğimle yüzleşmiştim: Ben ellerimle çalışmayı, ellerimle üretmeyi çok seviyordum. Tamamen kendi zevkim olan, eş dosta yaptığım birkaç pasta, bana kendimle ilgili tahmin edemeyeceğim kadar büyük bir gerçeği göstermişti. Ama ne yazık ki, hayat bazen bize söylemek istediklerinde çok açık olsa da, biz onu anlamamakta direniyoruz. Kendi hayatımızın değişmez sandığımız girdaplarında yuvarlanmaya devam ediyoruz. Sanki hep devam edeni değiştirir, bir cesaret başka bir yöne hamle yaparsak dünyanın sonu gelecek, aç kalacağız, iş bulamayacağız, tek kelimeyle tükenip bir hiç olacağız sanıyoruz. Öyle değil. Öyle olmadığını yine hayat kendi kendine doğal işleyişinde gösteriyor aslında.
Bu yılın Mart ayında hayatımda derin bir kopuş yaşadım. Yaşamıma ve geleceğime dair tüm kurgularım, planlarım, hayallerim tepetaklak oldu. BEN tepetaklak oldum. Bana dair ne varsa, sallanmadık tek bir tuğla kalmadı. Deprem tek bir alandaydı ilk etapta ama etkileri yaşamımın her santimine işledi. İlk başta çok zordu, çok acılı, gözyaşılı, çok yıpratıcı ama işte bunlar nedeniyle bir o kadar da öğreticiydi. Yaşamımda bu dönem kadar kendimi tanıdığım başka bir dönem hiç yaşamadım. Bu tanışma hali bedenimden bakışlarıma, konuşmamdan duruşuma, çevremdeki insanlarla özellikle de ailemle ilişkimden yaşama bağlılığıma kadar her şeyimi değiştirdi. Eskiden güçlü görünme oyunu oynarken şimdi gerçekten güçlü olduğumu gördüm. Ve o gücü dürbünüm yaparak kendi içimi santim santim dolaştım. "Ne istiyorsun Zeren? Hayatta ne olarak yaşamak, ne yaparak mutlu olmak istiyorsun? Kendini gerçekten ait hissedebileceğin ortam, yer, duruş neresi?". Bu ve bunun gibi onlarca sorunun cevabı beni uzun bir dinleme anlama süreci sonucunda tek bir alana çıkardı. Ben ellerimle çalışmak, ellerimle üretmek istiyordum; üretirken yaratıcılığımı kullanmak, bir adım sonrasının bilinmezliğiyle heyecanlanmak istiyordum. Ve sonuç olarak galiba ben profesyonel olarak mutfakta olmak istiyordum!
Haziran ayıydı bunu anlayabildiğimde. Öncesinde çok fazla başka duraklarda dolaşmış ama bir türlü o iç huzuruna, "tamam, bu benim için doğru karar" hükmüne varamamıştım. Bir süre doktora yapmayı düşünmüş, ama doktora fikrinin kulağa fiyakalı gelişi kadar ruhuma gelmediğini anladığımda, anında vazgeçmiştim bu fikirden de. Uzunca bir süre ne yapmak üzere olacağını önemsemeden "buralardan gitmek istiyorum, yurt dışına gideceğim" fikrinin peşinde debelenmiş, ama sonuç olarak amaçsızlığın çukurundan çıkamadığım için o fikir de köksüz kalmıştı. Bana önce var olduğumu hissettirecek, mutluyum dedirtecek bir amaç lazımdı. Hayatımın bana yıllardır çok açık bir şekilde sunduğu şeyi anlamam, farkedip cesaretle söylemem için böylesi sıkıntılar yaşamam, başka yollara sapmam, aslında hiç olmadığım şeylerde kendimi aramam gerekti ilk zamanlarda. Ama sonunda kendi gerçeğimi anlayıp kararımı verdiğimde çok rahatlamış, mutlu ve huzurluydum.
Bazen bir şey doğruysa hayat, düzeninde hiç bir engelle karşılaşmadan ilerler, akar gider. Kararımı kendi kendime verip cesaretle yola koyulduğumda önüme pek çok engelin çıkabileceğini düşünmüştüm ve bu nedenle de her birine ne şekilde tepki geliştirebileceğimi bile hesaplamıştım. Ama ne ilginçtir ki hiç biriyle karşılaşmadım. Her şey su gibi aktı. Sanki bütün evren, bunca yıl sonra yolumu böylesi değiştirmek üzere aldığım kararı elbirliğiyle destekledi, onayladı, beni engelsiz bir şekilde yoluma sokuverdi.
Mutfak sanatlarıyla ilgilenmeye, bu konuda bir eğitim almaya karar verdiğimde hiç düşünmeden yolumu yurt dışına çevirdim. Nasıl bir önyargıysa Türkiye'de bu konuda yeterli bir eğitim alamacağımı düşündüm. İtalyancam olmamasına rağmen delicesine İtalya'ya gitme ve İtalyanca öğrenme isteğim nedeniyle İtalya'daki bütün mutfak sanatları okullarını araştırdım. Avustralya'ya, Amerika'ya, kıta Avrupa'sına kadar pek çok ülkenin eğitimlerini, koşullarını, maliyetlerini araştırdım, ufak çapta bir danışman bilgisine sahip oldum:) Ve bu arada İtalya Parma'daki en ünlü okullardan biri olan Alma, beni kendi ülkemdeki bir okulla tanıştırdı. Nasıl dolambaçlı bir yol izlemiş olduğum ve kendi ülkemdeki bir okulla kulağını tersten göstermeye çalışan biri misali yurt dışından bir okul sayesinde tanışmış olmam ayrı bir komedi tabi.
Uzun lafın kısası izlediğim bu dolambaçlı yol, sonunda beni Mutfak Sanatları Akademisi'yle tanıştırdı. Sayfalarını incelediğim ve tanıtım filmlerini izlediğim an, bir sonraki eğitim döneminde orda olacağımı biliyordum. Çok etkilenmiştim ilk anda bile. Sonraki gidişlerim, tanışma toplantıları, oryantasyonlar bu ilk hissiyatımı her defasında körükledi, zerre azaltmadı. Türkiye'de böyle profesyonel ve uluslararası diploma sahibi olabileceğin bir okulun olduğunu bilmemeyi kendi cahilliğim olarak mı görmeliyim bilemiyorum ama Mutfak Sanatları Akademisi'ne (MSA) her girişimde kendimi böylesine profesyonel bir yerde olmaktan ötürü müthiş gururlu hissediyorum.
Ve bugün... 20 Eylül 2010. 20 sayısı hayatımda önemli bir sayı oldu benim. Yıllar önce sıcak bir yaz ayının 20'sinde güzel bir başlangıca adım atmıştım ve ardından gelen yıllarım o başlangıcın bana getirdiği yüzlerce güzellikle dolu, mutlulukla geçti. Şimdi bu sefer en sevdiğim ayın yani Eylül'ün 20'sinde, muhtemelen bundan sonraki hayatımın merkezini oluşturacak bir işe, yeni bir başlangıca adım attım. Beklemekle geçen bunca ay boyunca çok heyecanlıydım, bugünü yaşadıktan sonra şimdi daha da çok heyecanlıyım. Çünkü okulun kapısından her girişimde kendimi olmak istediğim yerde hissediyorum ve bu müthiş bir duygu.
Bugün ilk ders, iki hafta boyunca sürecek teori dersleri için sıraya ilk oturuş, yıllar sonra tıpkı okulda olduğu gibi yeniden yoklama kağıdına imza atmak... Dün gece, aynı doğum gününü paylaştığım çok sevdiğim bir arkadaşım, hayatının bu yeni dönemi hayırlı olsun demek için telefon ettiğinde "kendimi yılları geri döndürmüş gibi hissediyorum" dedim. "Tekrar okula dönmek, öğrenci olmak, biraz şekil değiştirmiş olsa da yine formaların, önlüklerin, gerekli malzemelerin peşinden koşmak... Ben ileriye değil, geriye gidiyorum haberin olsun". Epeyce bir gülüştük bunun üzerine ama gerçekten öyle gibi sanki:)
Şimdi sekiz aylık bir eğitim dönemi var önümde ki bunun son 3,5 ayı staj olarak geçecek. Sonrasındaysa iki zorlu sınav...
Sabah okula giderken aylar evvel ayrıldığım işime giderken geçtiğim yollardan geçtim yeniden. Aynı kaldırımlar, aynı cadde, insanlar belki birebirde ayrı ama yarattıkları kalabalık açısından aynı, aynı kafeler, aynı simit sarayı, aynı çorapçı... Peki ya ben? Ne beden olarak aynıydım o yolları yürüyen, ne ruh, ne de zihin olarak... "Ne çok şey değişti Zeren hayatında" cümlesini kurarken içimden, etrafımdaki aynılığa bakmak çok garipti.
Değişimler güzel ama bedelsiz olmuyor. Benim de bedellerim oldu, hala da var. Böylesine radikal bir yol değişikliğinin maddi manevi zorlukları, gerçekleşmesini çok istediğim bazı isteklerimi bir kez daha ertelemek zorunda kalmam vs pek çok şey söylenebilir ama şunu çok iyi anladım ki gerçekten içinize sinirek seçilmiş bir yolsa gidilen her şeye katlanılabiliyor.
Artık bir MSA öğrencisiyim. Hayatımın bu çok önemli başlangıcının ilk gününde yazmak istedim bu yazıyı. İleride dönüp baktığımda yazının başlığında 20 Eylül 2010 tarihini görmek ve bu başlangıcı yeniden hissetmek için... İçimde aylar boyu sürekli artan bu heyecanı çok sevdim ben:) Heyecanlarımız hiç bitmesin!
21 yorum:
Harikasın...
Hem aldığın karardan, hem başladığın okuldan, hem kendi gücüne güç katmandan dolayı kutluyorum seni. Dilerim son sınavdan sonra tekrar kutlamak hepimize kısmet olur. Belli mi olur, belki hazırladığın bir pastanın başında yaparız bu kutlamayı.
Canım yeni başlangıcın beni en az senin kadar heyecanlandırdı, her adımını senden okumayı arzu ediyor ve başarılar diliyorum.
zerom, önceleri masa komşumdum, sonra canım arkadaşım oldun. iyi ki tanımışım seni, ofise o şahane keki getirdiğin zaman söylemiştim sana senin işin yemek diye. heyecanlıyım merakla bekliyorum güzel haberlerini. ayrıca evet ne çok şey değişti zaman içinde :)
hani bir gece kalkıp hem gecenin güzelliğini yaşayıp yaşatıp hem de bir kek yapmış...adını uykusu kaçan kadın keki mi ne koymuştum yam hatırlayamadım... Sen o geceyi ve o keki tarif ederken bu işin sanat yönünden baktığını anlamıştım...
Yolun açık olsun Zero... ben sekiz ay sonra yiyeceğimiz kutlama pastasının hayalini kurdum bile şimdiden....
Zerenciğim,
Cesaretine imrendim.:)
Kendin için istediğin bir şey yapma kararıyla çıktığın yol aksın gitsin, keyfin bol olsun.
Kolay gelsin! :))
Canım benim! Okurken gözlerim doldu; insanın hayattaki yerini bulması kadar güzel bir şey olamaz heralde... Bu heyecanın hiç bitmesin!
Zerencim,
En son posttan beri bu yazıyı beklemekteyim.Pazartesi geldi sonunda...Bu heyacanla ,bu mutlulukla ne engel olabilir ki sana?İyi ki masallara,kurduğun hayallere hep inanmışsın.Hayaller elbet gerçek olurlar.Bana hayal etme gücü verdin.Yolun açık olsun:)
yazınızı bir solukta heyecanla okudum...harika işte budur doğrulup kalkmak ve ideallerin peşinden gitmek...yolunuz açık olsun sonsuz başarılar,sevgiler
Zerencim bayıldım bayıldım bayıldım ve inanılma imrendim sana. Defalarca MSA' nın kapısından girmiş biri olarak oradki o muhteşem atmosferi solumak olağanüstü. Ben genelde etkinlikler iiçn orada bulundum sınırlı sürelerde fakat inan bana harika bir karar vermişsin bu iş için orayı seçmekle. Umarım hayalleri seni mutfakta hep mutlu eder. Peki bu 8 aylık eğitim sadece pastaılık üzerine mi onu anlayamadım ben. Bizi gelişmelerden haberdar et ama heyecanla bekleyeceğim. tebrikler tekrar
Zerencim
harika haberler bunlar.. ( yogayı da haberler arasında sayıyorum:)
İnsanı en mutsuz eden şey, ne istediğini bilmemesidir bence.. Ne şanslısın ki, son bir yılda herkesin hayatında var olan "değişim" rüzgarlarını sen arkana alıp, yararlı olabileceğin, mutlu olup, mutlulukla hizmet edebilecegin ve yaratabileceğin bir yöne doğru ilerliyorsun...
şimdiden mezunsun gözümde.. Zaten böylesi bir aşkla bitmiştir bu iş...
Kutluyorum seni.. Belki bir ara ayarlar İstanbulda buluşuruz (?), peçetene saklayıp hediye ettiğin kurabiyelerinle beni de büyülersin belki..:)
öpüyorum...
Zeren'cigim, harikasin... Yolun acik olsun... Cesaretin, yeniden baslamalar icin gosterdigin gucun ve taa buralara kadar yansiyan "sevincin" icin kutluyorum... Leylak Dali'nin soyledigi kutlamada ben de olacagim bilmis ol...
bol şans bol şans:) şansa gerek yok sanki şimdilik. bilmiyorum kaç defa sana "tadını çıkar" dedim. yine diyorum, tadını çıkar hepsinin!
bitmesin heyecanlar, her şey su gibi akıp gitsin, sen yemekler yap, biz zevkle yiyelim... üzerine biraz yoga yapalım, hazmedelim yediklerimizi... böyle geçsin hayat.muhteşem bir akış.
Sevgili Zeren;
Benim de gözlerim doldu.Müthiş bir şey, her şey dilediğiniz gibi gidecek eminim.
Bizim kitap kulubünde -belki takip ederken dikkatinizi çekmiştir- kitabın konusu ile paralel bir pasta da sunumu yapan kişinin tarafından getirilmesi bir gelenek halini aldı.
Şimdi bu satırları okurken sizinle aşağı yukarı bu okulunuz bittiği dönemlerde benim sunum sıram gelecek. Umarım sizinle çalışır ve kitaplar ve pastaların kesiştiği bir dünyada tanışırız.
Sevgiler
Billur
Çok sevindim,hayırlı olsun.Dilerim bu yeni başlangıç başka ilklerinde başı olsun.Herşey iyi olsun.sevgiler.
Güzel bir serüven olur umarım yaşayacakların, istediğin e giden bu yolculuk için; yolun açık olsun:)
çok güzel satırlar bunlar. kat kat güzellerini yazarsın umarım.
siteye baktım ancak üstünkörü, ama daha sitenin kendisi beni benden aldı. çok güzel vakit geçireceğin kesin, çok güzel olacak eminim.
Zero,
Ne degerli bir yazi bu. Sana sonsuz basarilar diliyorum. Umdugundan, beklediginden de guzel olsun her sey...
Zerencim harika bir başlangıç ve harika bi ryazı olmuş . Ellerine yüreğina sağlık. Yolun açık olsun.
Sevgili Leylak Dalı, çok teşekkürler bu güzel sözler için:) yeter ki bir araya gelebilelim pastalar elbet benden:)
Edie'm, canım arkadaşım, sizlerle birlikte geçirdiğimiz o aylarda başladı bu değişimin ilk anları biliyorsun dimi:) hayat zor olduğu kadar güzel de, bunu her fırsatta kanıtlamaya devam ediyor...
Sevgili Lale, çok da güzel hatırlamışsın halbuki, evet uykusu kaçmış kadın keki koymuştum adını:)) bundan sonra her daim pastalar benden:))
Sevgili Ekmekçikız, hayatta en çok cesaretli olmaktan korkmamamız gerekiyor sanırım. sanki her yaşadığım şey, bu aralar bana bunu gösteriyor gibi... çok teşekkür ederim güzel dileklerin için:)
Zeynepcim şu senenin başından beri olanları düşündükçe, şu günden geriye bakınca benim de gözlerim dolu dolu oluyor ara sıra. hüzün, mutluluk, heyecan... hepsinden bir parça karışık... biliyorsun! heyecanlarımız hiç bitmesin:)
Özlemcim, gerçekten inanmak gerekiyormuş hayallere, bu boş bir laf değilmiş. Ama sadece inanmanın yetmediğini de gördüm. muhakkak bir adım da atmak gerekiyor o hayallere doğru:)
Sevgili Mehtap çok teşekkür ederim. Doğrulmak için galiba insanın önce hayallerine tutunması gerekiyor:) sevgiler
Yasemincim sen de bir şekilde solumuşsun ki MSA'daki ortam gerçekten insanı çok etkiliyor. Yok aslında sadece pastacılık değil, direk profesyonel aşçılık eğitimi alıyorum. 4,5 ayı direk okulda, 3,5 ayı da staj olacak. stajı da okul belirliyor. 5 yıldızlı otel ve restoranlarda yapıyorsun stajını da. elimden geldiğince paylaşacağım:) senin de oraya çok yakışacağını biliyorum Yasemincim. belli mi olur bakarsın küçük adamını biraz daha büyütünce sen de arkadan gelirsin:))
Sevgili Brajeshwari, içimi okudun sanırım, senin İstanbul'a geldiğini okuduğumdan beri görüşelim istiyorum. zamanına karar verelim, sonra da ben bir düşüneyim, seninle benim enerjimize nasıl bir kurabiye güzel gider diye:)) fazla uzatmayalım bunu ama...
Sevgili Mehtap çok teşekkür ederim:) sen yeter ki gel, o kutlama pastasının etrafında birlikte olalım, çok mutlu olurum. Şimdiden düşünmesi bile çok güzel geldi:)
Ece'm çıkarıyorum, emin ol her anının tadını çıkarıyorum. Daha yapacak çok şeyimiz var biliyorsun.. Daha ne sofralarda biraraya gelicez, ne filmler, ne danslar, ne sohbetler ve yoga... Yoga, matlarımız ve biz... müthiş bir huzur:)
Sevgili Billur, nasıl gülümsettin beni. Senin sıran geldiğinde okuduğunuz kitabı ve ortaya çıkabilecek pastayı hayal ettim birden şimdi:) neden olmasın, ben çok keyif alırım:) Kitaplar, pastalar, sohbetler... bizi biraraya getirmek için de güzel bir bahane olmuş olur belki:)
Sevgili Nehircce, çok teşekkür ederim. Her yeni başlangıç, başkalarını da peşinden sürüklüyor ister istemez. Bakalım yollarımızda daha nelerle karşılaşacağız... sevgiler
Hayat Belki Bazen, çok teşekkür ederim. Bu güzel dilekler enerjimi daha da arttırıyor:)
Sevgili Nalan çok teşekkür ederim. Evet gerçekten o siteden yansıyandan daha etkileyici bir ortam var ama bir o kadar da disiplin:) profesyonel mutfaklarda herşeyden önce olması gereken şeyin disiplin olduğunu öğrendim şu üç günde...
Sevgili Tijen, dün de yazdığım gibi çok şey öğreniyorum sizden. İyi ki varsınız...
Özlemcim, arkadaşım, çok teşekkür ederim tüm iyi dileklerin için:)
canım zeren,
bi gün sıfırdan başlama fırsatım olsa, o da mutfak eğitimi alıp ömrüm boyunca mutfakta üretmek olurdu. çok ruh ikizi gördüm kendimi,
sevgiler, mutluluklar keyifler, ve umduğun herşey seninle olsun
Sevgili Zeren,yeni yasin,yeni baslangicin hayirli olsun,ugurlu gelsin sana..gercekten icine sinen kararin olduktan sonra insan herseye fazlasiyla katlanabiliyor.Ordu'lu sinif arkadasini okuyunca,kendimi gordum birden,ingiltere'ye gelisim,yanliz olusum,ailemi dusunuce gozlerimin dolmasi vs...zorluklara ragmen,bir sekilde guc geliyor insana,hayallerini gerceklestirmek icin..yolun acik olsun..
bu arada,sabahin bese ceyrek kalasinda kalkip,erkenden yollara dusen ben,sabah keyfini cok iyi anliyorum:0) kendine kucuk termos fincanlardan hediye etsen,sabahina ayri bir keyif katicaktir.. otobuste sicak cayini yudumlamak super,ozellikle kis sabahlarinda.sonsuz sevgimle..
Yorum Gönder