27 Mayıs 2010 Perşembe

Yuva

"Yuvasını bulmak isteyen insan önce yurtsuzlaşmalı" diye yazmıştı geçenlerde sevgili damla che. Beynimin içinde dolaşan düşünceler, kendilerini temsil edecek cümleyi bulmuş gibi oldular ilk okuduğumda. "Yuvasını bulmak isteyen insan önce yuvasızlaşmalı" diye de eklediler arkasından.

Son zamanlarda kulağıma sürekli benzeri şeyler fısıldayan evrenin seslerinden biri olarak algıladım bu satırları da. İç sesler, dış sesler, hepsi bir yandan birlik olmuş "gitmek" üzerine fısıldaşır, konuşur olmuşlardı durmadan.

Yazısında Ursula'nın Hep Yuvaya Dönmek kitabından da bahsediyordu Damla. Onun satırlarında ne zaman Ursula'yla ya da Neil Gaiman'la ilgili bir şey okusam yıllar içinde bilmeden nasıl da ortak paydalar oluşturduğumuzu düşünürüm hep. İlkokul sıralarında iki ufak kız çocuğunu yan yana koyan hayat, sonra uzunca bir süre birbirlerinden habersizce geçmiş ve yıllar sonra tekrar karşılaştıklarında geçen o yıllarda ne çok ortak payda biriktirmiş olduklarını göstermişti. Meğer pek çok kez aynı yazarlardan, aynı şairlerden, aynı satırlardan etkilenmiş, benzer ruh yolculuklarına çıkmışız.

Ursula'nın "asıl yolculuk eve dönüştür" dediğini de bu satırlardan okuyorum. Sonra kendimi düşünüyorum. Kendi yolculuğumu... Bu zamana kadar olanı ve bundan sonra başlayacak olanı... Kökleri toprağın derinlerine doğru inen, toprağın dibine kök salarak büyüyen bir bitki gibi olduğumu düşünmüşümdür çoğu zaman. Bağlarım kuvvetlidir. Öyle her aklına estiğinde gidi gidiveren bir insan olmadım hiçbir zaman. Ama bir yanım da hep hayranlık dolu bir imrenmeyle izledi böyle insanları.

Fakat şimdi (artık) köklerimin daha fazla derinlere gitmesini istediğimden emin değilim. Bundan sonra gerçekten nereye kök salmak istediğimi bulmadan önce biraz da gökyüzüne doğru büyüyen bir çiçek olmak istiyorum. Ursula'nın dediği gibi eğer asıl yolculuk hep yuvaya olansa, döneceğim o yuvayı bulmak için öncelikle o yolculuğa çıkmam gerektiğini hissediyorum. Nereye ve hangi yöne orası tam kesin olmasa da niyet ve istek baki olduktan sonra istikâmet nasıl olsa bulunuyor.

Hayat garip, gerçekten çok garip. Bugün rutin doktor kontrollerimden biri için bekleme odasında otururken altı ay evvel aralık ayında doktorla yaptığımız son görüşmeyi düşündüm. On dakika sonra beni gördüğünde nasılsın, neler yaptın görüşmeyeli diye soracaktı. Nasıldım, neler yapmıştım? Onu görmeyeli beri hayatımda o kadar çok şey değişmişti ki! İşimden, tüm hayatımı geçirmeyi düşlediğim adamdan ve çok sevdiğim başka insanlardan ayrılmıştım. Artık aynı kiloda bile değildim. Ve o beni gördüğünde muhtemelen sadece bunu farkedecekti. "Aaa ne kadar zayıflamışsın!". Peki bu kadar mı, sadece bu mu? Ama nerden bilsin, bir görüşte nasıl anlasın bende nelerin ve nasıl hızla değiştiğini!

Peki dedim kendime, ya bundan altı ay sonra... O zaman neler değişmiş olacak? Belki o zaman burada bile olmayacağım. Dünyanın başka bir ucunda, başka bir endokrinoloğunun bekleme odasında oturuyor olacağım belki, kimbilir. Diyorum ya, hayat garip, gerçekten çok garip...

Yuvamı bulmak ya da yeniden şimdiye kadar yuva bildiğim yere dönebilmek için bir yolculuğa hazırlanırken biliyorum ki tüm o yolculuğum boyunca bana Ursula'nın kitapları yoldaşlık edecek. Bilmediği dünyalara açılırken insanın yanında sadece satırlarıyla da olsa tanıdık birilerinin olması bir nebze de olsa bir rahatlık veriyor. Ursula sen çok yaşa emi! Görünüşe göre benim sana daha çok ihtiyacım olacak!

9 yorum:

Ordanburdanhayattan dedi ki...

Zerencim tüm bu yazıdan tek bir şey beni kendine odakladı. doktorda rutin kontrolde oluşun. umarım herşey yolunda, sağlığın yerindedir. lütfen öyle olduğunu söyle

zero dedi ki...

Yasemincim, birkaç yıldır yaşadığım bir tiroid problemim var ama şu anda her şey yolunda, tüm değerlerim iyi ama kontrollerim devam ediyor tabi. merak edilecek bir şey yok canım, sağol:)

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Sevgili Zero,
Nasıl güzel anlatmışsın, duygularını ve değişimlerini...
Hayat, daha çok geriye dönülüp bakıldığında garip geliyor, oysa içindeyken yaşayıp gidiyoruz. Başımıza geleni, rastladığımızı sonra sonra anlayabiliyoruz, çoğu kere.
Geleceği isteklerimizin yönlendirmesiyle, çok da farkında olmadan belirliyoruz.
Madem yeni kararlar arefesindesin, sana, geriye dönüp her baktığında keyifle anacağın yeni zamanlar dilerim.
:))

Brajeshwari dedi ki...

Zerencim
Hayatın değişkenliği karşısında, insan hep yine "unuturak" tutunmak istiyor. İnsanlar değişiyor, olaylar değişiyor, planlar farklılaşıyor, gitmesi gerekenler gidiyor ve evren her defasında sana kendini hatırlatıyor.

Gökyüzüne doğru uzama ve özgürleşme zamanı şimdi... Dün olanların hiçbir önemi yok, bittiler, ama yarın çok güzel şeyler olacak. Çünkü bugün özgürleşmeye başladın...

Sana dost kitapların, içinde hayatı doğru okuduğun ışığın hiç bitmesin, uzat çiçeklerini yukarı....

Sevgilerimle...

zero dedi ki...

Sevgili Ekmekçikız, gerçekten çok ilginç bir dönemdeyim. Bir bekleme salonundayım adeta. Önümde kapılar var ve ben o kapılardan birini seçip içine giricem ve bu seçimim hayatımın bundan sonrasını nasıl geçireceğime dair çok önemli bir seçim olacak. Heyecan, korku, telaş, hüzün, her duygudan bir parça taşıyorum içimde...

Sevgili Brajeshwari, senin beni çok iyi anlayabilecek insanlardan biri olduğunu biliyorum. Yüz yüze olsak bana mükemmel bir enerji verecek çok güzel şeyler söyleceğini de... aynı bu satırların gibi... yarına dair heyecanım büyük... sevgiler benden:)

laleninbahcesi dedi ki...

Bazen hiç ummadığımız kişiler, kitaplar, şarkılar yol arkadaşımız olur...Siz yol arkadaşınızı seçmişsiniz sıra yola çıkmaya gelmiş... Arada konaklarsınız dimi bizim buralarda...

zero dedi ki...

Sevgili lale, yola çıkmak o kadar da yakın değil. kesin kararımı verirsem bile sonbahardan önce olması pek mümkün değil ama emin ol bu satırlardan bir yere ayrılmaya niyetim yok. Bu alemin en güzel yanı da bu sanırım, dünyanın öbür ucuna da gitsen, ekranın başında olduğun sürece hep aynı yakınlıkta ya da uzaklıktasın:) sevgiler

damla çeliktaban dedi ki...

Zero'can,

yolun en güzel yanı sana yeni yeni senler tanıtack olmasıdır; ben evden uzakta olmayı bu yüzden sevdim hep. Berlin'deki Damla bambaşka bir insandı, alışkanlıkları, hassasiyetleri, güçlü tarafları da bambaşkaydı... Eğer senin için hayırlı olan buysa dilediğin yola en kısa zamanda çıkmanı dilerim; ya da bizim Ursula gibi masanın başında oturup yeni diyarlar keşfetmek de bir yoldur ki bunu da yapabilirsen hayırlı yolculuklar dilerim... :)
ben temmuza kadar marmaristeyim, yolun oralara düşser beklerim, babamın pansiyonu var: www.kirmizibalikpansiyon.com

sevgiler

Zeynep Şeker dedi ki...

Zerencim öncelikle merhaba,

Tesaduf eseri karsılaştıgım blogunu cok begendım, benım gıbı bır edebıyat asıgı oldugunu goruncede sana bayıldım:) hele bır de Ursula yazısını gorunce vay be dedım bu kadını benım gıbı okuyanlar var mı yanı?=)

Gercekten super. Hastalıgın ıcın cok gecmıs olsun dıyorum sana.
Ve bende senı basta ıngılız edebıyatı olmak uzere hayata daır eglncelı yazılar yazdıgım bloguma beklıyorum.

http://zeynepsek.blogspot.com

Tanıstıgımıza cok sevındım, sevgıler.
Zeynep