6 Mayıs 2010 Perşembe

Bir nefes İstanbul...


Zemberekkuşu'nun Güncesi'nin baş kahramanı Toru Okada iş yerinden arkadaş olduğu bir kadınla onun evinde sohbet etmektedir:

"...Saatime baktım: on biri geçiyordu. Bu sohbeti noktalamanın bir yolunu bulmak zorundaydım. Ama daha ağzımı açmaya fırsat bulamadan, birdenbire kendisini kollarıma almamı istedi.

- Ama neden? diye sordum, şaşırmıştım.

- Pillerimi doldurmak için. Yeterince elektiriğim yok, epeydir uyuyamaz oldum. Biraz uyuyup uyanıyorum, sonra da bir daha uyku tutmuyor. Böyle durumlarda birinin bana yeniden enerji yüklemesine ihtiyacım oluyor. Yoksa uzun süre yaşayamam..."

Ben Murakami'yle tanışmam, en azından yazdıkları haricinde. Zamanında karşısına geçip kendimi bir bir, satır satır anlatmışlığım da yoktur. Hatta dünya üzerinde hiç aynı coğrafya üzerinde bulunduk mu, ondan bile çok şüpheliyim. E o zaman nasıl oluyor da "aynı ben" diyeceğim bir açıklıkta zaman zaman oluşan ruh hallerimi satırlara sanki benmişim gibi böylesine bire bir dökebiliyor? İnsan olmanın ortak paydası da bu olsa gerek. Ne duygular, ne ruh halleri... Aslında hiç biri kişisel değil, biz çoğunlukla öyle sansak da.

Demek ben zaman zaman "sanırım pilim bitti, elektriğim yok, bana biraz sarılır mısın" diye anneme, sevgilime, arkadaşıma söylenip dururken dünya üzerinde başka birileri daha aynı cümleleri kuruyor. En azından bir yazar, romanının bir kahramanına bu cümleleri kurduracak denli bu ruh halinin hissettirdiklerini bire bir anlıyor, yaşıyor.

Romanın 127. sayfasında geçen bu cümleleri okuyalı uzun zaman olmamışken pil/elektrik/şarj üçgeninde bir dolum gerçekleştirmek üzere bugün şarja taktım kendimi. Bilmeden oldu ama oldu. Kuzen tayfasının en kıdemli ve sevgili üyesini kolumuza takıp Beylerbeyi sahile, ordan da yürüye yüreye Çengelköy'e vardık. Beylerbeyi'nde çay/simit/boğaz/güneş/ışıltı/temiz hava çeşitlemesiyle daha buluşmadan dolmuştan adımımı atar atmaz "evet, tamam" dedim "benim ihtiyacım olan buymuş!".

Geçen günlerdeki Arnavutköy, Ortaköy ziyaretlerim, Arnavutköy'deki yaşanmış eski aşkların hikayesini bizzat o aşkların kahramanı olan bir insandan dinleyişim, Dubaracı Sokak'ı ziyaretimiz, o sokakta yaşanmış bir çilek reçeli hikayesiyle yeniden hüzünlenişimiz, sonra Arnavutköy Taksiarhi Kilisesi'nin önünden yavaş yavaş tekrar sahile varışımız, sahilde bir bankın üzerinde giden aşklar üzerine yakılmış bir ağıt, sonra Ortaköy'de çok sevgili iki dostla aylar sonra yeniden buluşmak, kah anlatmak, kah dinlemek, kah güneşin ışıltısından büyülenmek...

Ve bugün Beylerbeyi'nden karşı yakayı Ortaköy'ü, Bebek'i, Arnavutköy'ü seyrederken bu sefer İstanbul kollarını açtı, sım sıkı sarıldı bana. Arkadaşım, annem, sevgilim gibi...

9 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Demek ki, bir yazarı boş yere sevmiyoruz. Bizi öyle bir yerimizden yakalamış oluyor ki, hiç ummadığımız bir zamanda içinden "ben" çıkabiliyor.
:))

edie finnerty dedi ki...

özletme kendini, daha çok yapacağımız şey var, biriktireceğimiz anı, güleceğimiz gün :))

billur dedi ki...

Eh bir dahaki sefere Boyacıköy Emirgan sahiline beklerim..Çınar altında bir tavla oynar, iki bardak çay höpürdetir, Murakami konuşuruz..
Sevgiler
billur

zero dedi ki...

Aynen öyle sevgili Ekmekçikız:) Ve tam da bu yüzden sevdiğim bir yazarın yeni kitabının çıkması tarifsiz heyecanlar yaratıyor...

Edieciğim bundan sonra arayı açmak yok:) seni de bir yere bırakmıyorum haberin olsun:)

Sevgili Billur, ben bu teklifi burda bırakmaz gelirim ama:) nasıl severim oraları da. boyacıköy sokakları, kilisesi, çiçekçileri, sonra sahili, çınaraltı, sabancı müzesi, emirgan korusu... çok çok güzel günlerin geçmiştir oralarda, pek çok anım birikmiştir. Demek içlerine bir de seninle olanlar eklenecek:) en kısa zamanda geleceğim, söz:)

Ballı Cimcime dedi ki...

Beni boğazın o muhteşem ışıltısına götürüverdin canım, süpersiiin:)

Şu an keşke İstanbul bana da sarılsa dedim içimden, sevgilerimle..

Adsız dedi ki...

Güzel bir paylaşım , teşekürler Zerocuğum. Murakami ile daha tanışmadım ama tanışmak için sabırsızlanıyorum. Hangi kitabı liste başı yapacağımı şaşırdım, kitaplar boyle beni beklerken heyecanlanıyorum :)

Ahh birde biz şöyle çay/kahve sefası yapsak seninle, deniz manzaralı, değil mi?

zero dedi ki...

Ballı Cimcime, İstanbul hakikaten başka bir şehir. eziyetini çok çektim ama yaşamasını bilirsen keyfi de çok:) sevgiler

Özlemcim, umarım gelecek o günler. Boğaz kenarında seni ağarlamak sözüm olsun, unutma sakın:) Murakami son yıllarda tanıştığım beni en çok heyecanlandıran yazarlardan biri. Her kitabı ayrı heyecan yaratıyor bende. Tanışma işini fazla uzatma derim:) sevgiler canım

laleninbahcesi dedi ki...

daha dün arkadaşlara Murakami'den ve sizden söz ettim... bu yılın en büyük kazançlarından biri de bu... Henüz Zemrek Kuşunun Güncesine başlamadım. Elimdeki kitap bitsin , rahat rahat başlayyım dedim. Sırf onun için dün keçeden yapılmış kedi şeklinde kitap ayracı satın aldım...Murami... kediler ve müzik...

İstanbul'un en sevdiğim köşelerinde dolaşmışsınız üstelik de ne kadar yakınıma gelmişsiniz...

Sevgilerimle

zero dedi ki...

Sevgili Lale, tam Zemberekkuşu'na yakışacak bir ayraç almışsınız. Kediler, müzik ve Murakami denklemi değişmeden bu kitap da birlikteliğini sürdürüyor. Ben bitirdim romanı ve yine yapacağını yapmış diyorum.

Bir gün bu yerleri birlikte de dolaşmak imkanı olur diye ümit ediyorum:) sevgiler...