Öncelikle söyliyeyim, bu başlık bana ait değil. Elif Şafak'ın Amerikan başkanlık yarışında önemli noktalarda bulunan kadınları değerlendirdiği yazısında kullandığı başlık. Ama ifade ettiği anlam açısından çok hoşuma gittiği için buraya da taşımak istedim.
Resimde görülen üç kadın, soldan sırayla Michelle Obama, Sarah Palin ve Hillary Clinton. Michelle Obama malum başkan adayı Barak Obama'nın eşi. Sarah Palin Cumhuriyetçi başkan adayı McCain'in başkan yardımcısı adayı. Hillary Clinton'ı da tanımayan kalmadı, fazla söze gerek yok. Hangi kadını daha çok sevdiğimi, hangisinin siyasetini desteklediğimi anlatmak falan değil bu yazıdaki amacım. Başlıktaki anlamdan da çok açık anlaşılabilecek bir şeyden, 'siyasetteki ruj lekesi'nden bahsetmek istiyorum biraz. Yani kadınlardan... Hangi partiden, hangi görüşten, hangi ideolojiden olursa olsun kadınlardan...
Bir kadını sadece kadın olduğu için, hayat duruşuna, görüşlerine, sahip çıktıklarına bakmadan körlemesine destekleyecek kadar cinsiyet takıntılı bir insan değilim. Ama bir de tersten okursak, bir kadının, hayat duruşu, görüşleri ve sahip çıktıkları benimsenmesine rağmen sadece kadın olduğu için kösteklenmesine karşı çıkacak kadar da cinsiyet takıntılıyım.
Ama beni çok daha fazla rahatsız eden bir durum var ki, ne zaman kadınların siyasetteki konumları tartışılsa aklıma gelip sürekli beni sinir eder. Nicelikten çok nitelik arayan bir insan olduğum için hep gözüme batar. Artık çok fazla geri kafalı ve kadınları ikincisi sınıf vatandaş olarak gören bir zihniyete mensup olmayan herkesin kabul ettiği bir şey var ki, kadınların siyasetteki yeri çok daha artmalı, göstermelik bir iki milletvekili adaylığının ötesine geçmeli. Peki kabul! Ama neden bizim kadın siyasetçilerimiz bir 'kadın/kadın' örneği değil de, hep 'erkek/kadın' örneği olmak zorunda? Kadınların takım elbisesi olsa aynen böyle olurdu diyebileceğim tarzda aşırı soğuk, resmi, kadınlıklarından zerre kadar bir iz taşımayan (burda dekolteyi falan kasdettiğim sanılmasın, kadınlık dekolte göstermenin çok ötesinde bir zerafettir) kaba kıyafetler giymek zorundalar? Zaten yeteri kadar kadın siyasetçinin önünü açmıyoruz, yetiştirmiyoruz, seçmiyoruz ama seçtiklerimiz bile adeta birer 'erkek/kadın' örneği. Asık surat, sıfır makyaj, hiç bir estetiği olmayan beden hareketleri...
Üstelik bu durumun ne bir partiyle, ne bir ideolojiyle ilgisi var. Partiler üstü bir genel kabul hali bu. Zaten bu kadar 'genel' olmasa ve bir iki 'özel' örnek üzerinde kalsa sorun olmayacak, kişisel tercihler denilip geçilecek. Ama öyle mi? O nedenle bizim siyasetimiz ruj lekesi noktasından çok uzak, hala bıyık burma siyasetinin sığ sularında debeleniyor.
Bu nedenle Amerika'daki başkanlık yarışı süreci, bu sefer çok fazla kadın figürünün ortaya çıkmasından dolayı dikkatle izlemeye çalıştığım bir süreç. Örneğin Sarah Palin... Hayat görüşü ve siyasi duruş olarak birbirimize tamamen ters olan noktalarda dursak da bana kadın olduğunu hissettiren bir duruşu olduğunu söylemeden edemem. Çünkü kadın olmanın, ben pek dahili olmasam da daha muhafazakar, her şeyin üzerinde annelik yanını en ön plana çıkarmayı tercih eden ve aileyi her şeyin üzerine koyan bir halini temsil ettiği bir gerçek. Örneğin kürtaj karşıtı kampanyaların en baş saflarında yer alan Palin, ilk aylarında Down sendromu olduğunu öğrendiği bebeğini (beşinci çocuğu) 2008 yılında dünyaya getirmeyi tercih etmiş. Bu benim bir kadın olarak o çocuğa yapılabilecek en büyük haksızlıklardan biri olacağını düşündüğüm için kesinlikle karşı olacağım bir durum olsa da, biliyorum ki çok kadın da onun gibi düşünüp tercihini çocuğunu dünyaya getirmekten yana kullanabilir. Bu anlamda aile kavramı, sağlıklı olsun olmasın benim bir çocuk dünyaya getirmemi sağlayacak kadar 'kutsal' olamaz, çünkü bu benim kutsallık anlayışım içinde yer alamaz. Ama dediğim gibi ben ne düşünürsem düşüneyim, bu bir kadınlık halidir ve kadınların arasında da böyle düşünenler vardır ve Sarah Palin de o kadınların bir temsilcisi olabilir.
Ya da Hillary Clinton... Hem kişisel hayatında yaşadıkları hem de politik yaşamındaki duruşuyla en çok kadınlığı üzerine belden aşağı oynanan siyasetçilerden biri olsa gerek. Çok şeyini çoğu zaman eleştirsem de, ekran karşısında özel hayatıyla ilgili bir soru üzerine ağlayabilmesini, sürekli alay konusu yapılan kalın ayak bilekleriyle dalga geçecek kadar bedeniyle barışık olabilmesini ve başkan aday adaylığı süresince bir kadına yapılabilecek en ağır saldırılara rağmen güçlü bir şekilde ayakta durabilmesini takdirle izlerim. Çünkü diyorum ya, bazı şeyler politika üstüdür benim için. O insanın hangi partiden, neyin temsilcisi olduğunu düşünmeden, sadece O'nu gözlemeye çalışırım bazen. Bu anlamda, güçlü ama kendi içinde çok fazla çelişkileri olan, fazla akılcı bir kadın modelidir gözümde Hillary Clinton. Ama çoğu zaman çelişkiler bile çok çekici olabilir bir kadın için. Her kadın, kocası kendisini aldatırsa o ilişkiyi bitireceğini söyler ama bir gün gerçekten başına gelirse kendisiyle çelişip 'bir şans daha' diyebilir. Hayat, tutarlılık denen o erdemi tam ortasından kırıp geçecek kadar yıkıcı olabilir bazen.
Son söz: Evet, ben siyasette daha fazla kadın olmasını istiyorum. Ama kadınlıkları sadece nüfus cüzdanında yazan kadınlar değil kasdettiğim. Erkek gibi kadın değil, kadın gibi kadınlar istiyorum!
6 yorum:
tam sana yakışır bir yazı zerencim.çok beğendim
bu yazının altına imza mı atarim Zeren..Çok sevdim..
Bu biraz da kadinlarin kendilerine koyduklari (bilinc alti ya da ustu) sinirlardan kaynaklanan bir durum olsa gerek.. Erkeklerin alanindayim, oyleyse onlar gibi olmaliyim.. Yani renksiz, kimliksiz (baskalarindan seni ayiran kimlik anlaminda soyluyorum bunu), cinsiyetsiz durmaliyim.. Kadinlar siyasette kotalardan alinip, aksesuar ya da konuk sanatci gibi durduklari surece, kadin kimliklerini tasimalari da, yansitmalari da zor gibi gorunuyor. Kadinlar niye maliye bakani, icisleri bakani olamiyorlar da, aileden sorumlu devlet bakani oluyorlar ornegin..? Hani "dostlar alisveriste gorsun" hesabi..
Cok begenerek okudum bu yaziyi.. Keske ben yazsaydim dedigim yazilardan..
Erkek/kadın olmanın ataerkil toplumda kendilerini bir adım daha öteye götüreceğini düşünüyorlardır belki de.. Ama bu da kısırdöngünün içine girmek değil midir? Çok beğendim yazını Zeren'cim, yüreğine sağlık..
siyasetin o kadar bulaşık karanlık bir rengi var ki.
leke tutar ama belli etmez merak etmeyiniz.
ruj lekesi hafif kalır.
çünkü siyaset denen o gömleği her giyen lekeledi gitti.
şimdi de tersten okuyalım :)
her giyen lekelendi gitti.
işte bu son cümleye dayanarak diyorum ki
bırakınız kadın gibi kadınlara ve erkek gibi erkeklere bu kapı kapalı kalsın.
onlara kıymayınız.
şimdilik onlar eğitimde yer alsın.
Erkek işlerini yapan kadınlar her ne kadar kadın gibi de görünseler, zamanla bir yanları erkekliğe yaklaşıyor. Belki evet etek giyip , ruj sürüp işimizi yapıyoruz ama yine de erkekliğe kaça davranışları yapmaktan kendimiz alamıyoruz.
Yorum Gönder