30 Temmuz 2008 Çarşamba

Mutfak Öyküleri

Üç kitap... Biri çok uzun zamandır elimde, yaklaşık 2004 Aralık'ından beri. Diğer ikisininse kütüphanemdeki geçmişleri daha yeni bir tarihe denk düşüyor, çünkü zaten basım tarihleri son bir iki aydan ibaret. Takuhi Tovmasyan'ın Sofranız Şen Olsun' u, Tijen İnaltong'un Mutfaklardan Taşan Öyküler' i ve artık hayatta olmayan, neredeyse bir asır evvel aramızdan ayrılmış Boğos Piranyan'ın Aşçının Kitabı...

Son bir haftadır okuma koltuğumda, masamda, gece yatağımın başucunda, yollarda çantamda, vapurda, kafelerde bu üç kitapla dönüp dolaşıyorum. Ve işin ilginç ama güzel yanı şu ki, birlikte okumayı hedeflediğim kitaplar olmamasına rağmen içlerindeki öyküler üçünü sanki birbirine çağırdı. Benimse, dile gelip birarada okunmak istemeleri talebine kayıtsız kalmam söz konusu olamazdı elbette:)

Bu üç kitabı birbirlerine bağlayan şey ne mi? Elbette isimlerinden de anlayabileceğiniz gibi MUTFAKLAR! İçine kocamaaaan hayatlar sığdırılmış mutfaklar; çatal bıçak seslerine, soğan kokusuna, yaşaran gözlere, kesilen parmaklara, domateslere, biberlere karışan, onlarla 'bir' olan mutfaklar... İşte birarada olmak, birlikte okunmak istemelerinin nedeni de burdan geliyor. Çünkü farklı kalemlerin ellerinden aynı şeyi, mutfakla şenlenen anları, barışmaları, kavgaları, emeği, sohbetleri, aileleri anlatıyor, yolu hep mutfaktan geçerek.

Takuhi Tovmasyan'ın Sofranız Şen Olsun kitabını dediğim gibi çok önce okumama rağmen arada durur durur hep karıştırırım sayfalarını. Kimi zaman o özel ve lezzetli tariflerini uygulamak için, çoğu zamansa ruhumu okşayan, tariflere özel o eşsiz anılar için. Ve o yemeklerin Tovmasyan ailesine ait anılarını her okuyuşumda , içim mutfağa yönelmek için sonsuz bir istekle dolar. Hamaratlık değildir söz konusu olan ya da anlatılan. Elbet o da vardır da, daha önemlisi insandır aslında. Tüm hamaratlığını üzerine kuşanmış evin annesi/gelini/büyükannesi hep tek bir şeyin coşkusuyla çevirir kazanının kepçesini; pişirdiği yemeğin aynı sofra etrafında birleştireceği insanların coşkusuyla...

Ve sevgili Tijen İnaltong, henüz tanışamadığım Burhaniye komşum... Daha evvel neler neler anlatmadı ki mutfaklara, sofralarımıza, hatta kendi mutfağına dair... Otlardan masallar kavurdu, meyve ağaçlarından hikayeler, turunç kokulu düşlere bıraktı bizleri, bırakış o bırakış... Şimdi de takmış sepeti koluna Mutfaklardan Taşan Öyküler'in peşine düşmüş. Gıyaben de olsa bu kitabın beni tanıştırdığı insanlardan büyük mutluluk duydum. Şahsen de tanışacağımız günlerin şerefine diyerek çevirdim sayfaları. Trenlerin, otobüslerin beni bırakacağı Anadolu kentlerinde izlerini süreceğim lezzetlerin pusulası olduğu için bir kez daha teşekkürler emeği geçen herkese.

Ve 1900'lü yılların başlarında Merzifon Amerikan Koleji aşçısı olan Boğos Piranyan'ın kitabını şöyle bir karıştırdığınızda sizin de benim gibi gözlerinize inanamayacağınız ilk şey yemek tariflerindeki malzeme miktarları olur mu bilmem ama koca bir okul dolusu öğrenciye yemek yapmanın nasıl bir şey olabileceğini ilk o anda anladım sanırım. Bu kitapla ilgili benim söyleyebileceklerimden çok daha güzelini söylemiş olan Piranyan'a, bu noktada sözü bırakmak en iyisi sanırım. "Yemeği hazırlarken kişi kendi de yemekle birlikte ve yemek gibi pişmezse o yemeğin tadı yavan olur. Güzel bir bahçe, ancak sahibinin nefesiyle yeşerir. Yemek de lezzetini ve rayihasını onu hazırlayandan alır. Temiz ve zevkli yemek hazırlayabilmek için temizlik ve zevk gerekir. Tek sözle, yemeği zihinle pişirmeniz gerekir - aşçının zihniyle".

Yaşım ilerledikçe daha çok anlıyorum ki, mutfak hayatın atar damarı. Ama sadece açlıktan ölmeyelim diye karnımızı doyurduğundan değil. Eğer içinde, Piranyan'ın da dediği gibi kendi de yemekle birlikte pişen koskoca bir yürek atıyorsa, o mutfakta aynı zamanda dostluklar, güzel sohbetler, şen kahkahalar da pişiyor olduğundan...

5 yorum:

Tijen dedi ki...

Ne hoşsun Zero!
Ne diyeyim bilemiyorum. Bir kere Takuhi Hanım gibi bayıldığım, zerafetine, güzel gözlerine hayran olduğum bir kadınla aynı sayfada anıldığım için, inci gibi sözlerini okuduğum için, vermek istediğim mesajı belki benden daha güzel anlattığın için. Çok teşekkür ediyorum. Bundan daha güzel iltifatları da senin için diliyorum.

Adsız dedi ki...

Zerencim harika bir yazı olmuş. Ellerine yüreğine sağlık. AMa benim mutfakla aram hiç değildir. Sadece açlığımızı gidermek için girerim mutfağa. Yaşım ilerledeikçe ilgim artar sandım mutfağa ama maalesef olmadı :(

Bu arada yaptığın pastalar bir sanat eseri, ellerine sağlık. Tebrik ediyorum seni bu kadar güzel pastalar ortaya çıkardığın için.

Sevgilerimle

:)den dedi ki...

Merhaba Zeren,
Hayatın incelikleri üzerinde sessizce yürüyen, kendi içine attığı her adımda etrafına da ışık tutan kocaman yüreğine kocaman bir öpücük...
Yazılarındaki sadelik, akıcılık ve en önemlisi samimiyet beni çok derinden etkiliyor.
Sevgiler...

Ordanburdanhayattan dedi ki...

Zerencim yine harikasın,öyle güzel anlatmışsın ki 3 kitabı da hemen alıp aynen senin yaptığın gibi birarada okuyasım geldi.Tijen hanımı ne mutlu ki blogu sayesinde tanıyorum ve bayılıyorum tarzını anlatışına.kitabına henüz rastlamadım ama aklımda mutlaka alınacaklar arasında.
umarım sen de bir gün o güzel cümlelerini güzel bir kitapta toplarsın.konu ne olursa olsun okunası birşey çıkar eminim bundan.sevgiler

durutarifler dedi ki...

Zero'cum benim gibi yeni tarifler denemeyi seven ve kitap hastası birinin Tijen hanımın dışındaki kitaplardan haberi olmamasını esefle kınıyorum. Bir aratıp tedarik edeyim. Sayende öğrenmiş oldum arkadaşım