1 Temmuz 2008 Salı

Kısa Metrajlı Öykü*

Barda, gençten bir kız ve adam uzunca taburelere yaslanmış bir şeyler içiyorlardı keyifle. "Keşke şu kızın hakkımda ne düşündüğünü bilebilseydim" diye geçirdi içinden genç adam, "hayatımın bir yılını seve seve verirdim bunun için".

Kız bakışlarını ona doğru çevirdi. "Ne kadar tatlı bir adam, tam aradığım gibi biri bu". Adamın suratına bir gülümseme yayıldı. Sonra başı öne düştü ve öldü.


Yaklaşık iki buçuk yıl kadar oldu bu öyküyü okuyalı. *Kevork Kirkoryan'ın Kev'gir Öyküler kitabından Kısa Metrajlı Öykü isimli sekiz satırlık öyküsü... Hiç unutmuyorum, Beyoğlu'nda bir kafede oturmuş, şatafatlı kitap raflarından kendini göstermeye pek fırsat bulamayan bir rafa kendini saklamış kitapların arasından bulduğum, biraz karıştırdıktan sonra da hazine bulmuşçasına sevinmeme neden olan satırlarla dolu bu kitabı okuyordum. Sıra 64. sayfadaki bu öyküye geldi. Kısacıktı, sekiz satırdı. Bir çırpıda okudum ve kaldım. Beni içinde bulunduğum kafenin tüm gürültüsünden koparıp içine hapseden bu kitapta bir satır daha ilerleyemedim. Bu kısacık satırlarda anlatılan şey beni o kadar çok etkilemişti ki...Hayatın nasıl bir 'an'dan ibaret olduğu, nasıl bir anda bizim olmaktan çıkabileceği, arzularımızın gerçekleşmesi uğruna sanki hiç bitmeyecekmişçesine dağıtmaya hazır olduğumuz yıllarımız... Ya o dilekler gerçekleştikten sonra yaşanacak bir gün bile kalmamışsa geriye?

Ve bu durumun böylesine etkili bir şekilde bu kadar kısacık bir öyküyle anlatılabilmesine şapka çıkardım. İçimden birbirine zıt iki duygu aynı anda geçti. "At" dedim kendi kendime, "şimdiye kadar yazdıklarının hepsini at! Yazmak dediğin böyle olur, döndüre dolaştıra değil, en yalın ve doğru kelimelerle net bir şekilde anlatmalı yazı kendini". Bir yandan da "Yaz" dedim, "daha çok yaz; hiç pes etme, en kendin olduğun yer olsun yazı. İşte o zaman en sonunda gelip bulacak aradığın o yalınlık seni".

Kitaplarımın arasında dolaşırken birden hatırlayıverdim bu öyküyü. İçimden geldi, paylaşmak istedim...

7 yorum:

Unknown dedi ki...

Çok güzel bir öyküymüş ve çok güzel yorumlamışsın.
Bir dakika sonra başımıza ne geleceğini bilmeden, geleceğe dair planlar yapıyor, dualar ediyoruz.Bakalım az sonra başımıza ne gelecek, değil mi.

Ordanburdanhayattan dedi ki...

gerçekten güzelmiş bu öykü,aslında dönüp dolaştırmadan anlatmak ne hoş değil mi?
ama ben de hep kendimi uzun cümlelerle ifade etmeyi seçerim,sanki anlaşılmak daha garanti olurmuş gibi.keşke öyle olsaydı ama olmuyor...

durutarifler dedi ki...

Yaz arkadaşım .Ama bloguna da yazmayı ihmal etme. Ne güzel yorumlanmış bir öykü. Senin yazılarını okumak gerçekten çok keyifli.

Tijen dedi ki...

Aklıma Bruce Chatwin'in "What am I doing here?" adlı kitabı geldi Zero. Çok severim yazdıklarını, orada da kısacık, bir kaç satırlık öyküler vardır...

Adsız dedi ki...

Öykü çok güzelmiş. Fakat sizde yazmayı ihmal etmeyiniz. Yazılarınızı takip etmeye çalışıyorum. Link paylaşımı yapmak ister misiniz? ... Saygılarımla...
www.fikirkutusu.wordpress.com

admin dedi ki...

yalın, gerçek ve anlamlı, işte olması gerekende bu, öykü ise bir an duraklatıp anlamları düşündüren bir öykü.

ayrıca senin kısa öyküye kattığın uzun yorumda güzel...

Adsız dedi ki...

Ben almanyadan sevgi, gercekten cok guzel bir blog, eger twitter veya facebook sayfasi varsa hemen
ekliycegim.