9 Temmuz 2011 Cumartesi

Yakışıklı Vikingler!

"Sarışın yakışıklı Vikingler şehri, İskandinavya'nın başkenti. Burası Stockholm! Sana buradan yazıyorum... İnanılmaz güzel bir yer burası. Sürekli kitap okumak, yazı yazmak ve sokaklarda dolaşmak istiyor insan. Batmayan güneş bir başka his veriyor insana. Dilerim birlikte yaparız bunları. Listeye Stockholm'ü de ekle!:)"

Üzerinde böyle satırlar olan bir kart almak... 2011'in bana armağanı, çekik gözlü bir gezgin ruhtan... Ruhunu, bedenini, zihnini Uzak Doğu, Avrupa ve Anadolu arasında bölüştürmüş bir güzel insandan...

Uzun zamandır yollardaydı o. Aramak için, bulmak için, çözmek için ya da sadece 'olmak' için yollarda olması gereken insanlardan biriydi. Yolun iyi geldiği insanlardan biri... En çok havaalanlarını, uçakları, trenleri sevmesi de ondandı. Yıllar evvel çıktığı interrail gezisinde trenle Avrupa'nın o şehri senin bu şehri benim gezmesini anlatırken gözlerinde beliren ışığın rengi, işte tam da bundan daha bir parlaktı. Yollara, şehirlere, kültürlere olan merakının bir sonucuydu dillere olan tutkusu da... Hangi Kore tutkunu gidip de kendi kendine Korece öğrenmeyi becerir ki? O'ydu işte bu sorunun cevabı. Tutkuydu içindeki; oydu öğreten, merak ettiren. Doğal bir sonuç yani, zorlama değil.

Bazı ruhlar huzursuzdur. Durulmazlar. Sürekli çalkalanırlar. Öyleydi biraz da. "‎Hiç bir yerde huzur bulmamak bazılarının kanında vardır. Hiç bir yeri yurt tutamaz böyleleri. Kanları hep başka yere akar. Onları hayallerinin ardından gider sanırsınız çoğu kez; oysa sadece kanlarını kovalarlar" demişti Murathan Mungan Şairin Romanı'nda. Altını çizmiştim kalın kalın. Yetmemiş, defterime de not almıştım. Ne de olsa almışız benzer çalkantılardan nasibimizi biraz olsun biz de. En iyi biz anlar, en az biz sorgularız böylelerini.

O da öyleydi biraz işte. Huzursuz ve sürekli çalkalanan bir ruh. Yollara, gitmelere olan tutkusu da bundandı biraz. Kararlarını en rahat yollarda verenlerdendi. Çünkü yol özgürlük demekti. En rahat kararlar da yollarda, bu özgürlüğün sınırsızlığında alınanlardandı.

Gitmek... Bu hissin yarattığı heyecanı benden daha iyi, benim gibi olanlar anlar ancak sanırım. Gitmekle kalmak arasında sıkışıp kalmış bir ruh benimkisi de. Oldum olası... Bir varoluş meselesi sanki bu. Doğuştan kanıma şırıngalanmış bir zehir. Bir yanım farklı olanların, farklı dillerin, farklı kültürlerin, farklı yemeklerin, farklı manzaraların, farklı evlerin, otellerin merakıyla çalkalanır ve kanatsız bir kuş misali ordan oraya uçmak isterken diğer yanım kök salmaya, aileye, dostlara, eve, eşyaya meraklı...

Hayat, benim için şimdiye kadar hep 'kalmak'tan yana ağırlaştırdı terasini. O nedenle hep özlenen oldu 'gitmek'. Zaman içinde fazla uzamış olan kökleri kesip gökyüzüne uzamanın da sanıldığı kadar kolay olmadığını görse de insan, denemek ve yolları yaşamına katmaktan hiç vazgeçmek istemiyor yine de.

Şu yaşına kadar önündeki yolu bildiğini, standart bir gerçeklikte yürüyüp gideceğini sanarken hayatın süprizli yolları olduğunu da keşfeden biri yazıyor bu satırları. Yılardır büyütüp beslediğim, hatta neredeyse boyumdan büyük insanlar haline dönüştürdüğüm, ama sonunda başa çıkamadığım için de altında ezildiğim hayallerim vardı benim. Sahip olmak için öylesine yırtındım ki, olmadıkça tırmık tırmık kan revan içinde kaldı her yanım. Ne zamanki akışına bırakıp hayatın ellerine teslim ettim bazı şeyleri, o çok istediğimi sandığım hayallerin bile bir saplantıdan ibaret olduğunu, izin verdiğim ve hayallere takılıp kalmadığım sürece, onların bile değişime uğrayabileceğini gördüm.

Aşçılar kenti, sarışın yakışıklı Vikinglerin ve İskandinavya'nın başşehri Stockholm'den sevgiyle gönderilen bir Viking kartının bende yarattığı izlerdir bunlar. Çok iyi anladığım bir ruhun, bu yazıyı okuduğunda beni çok iyi anlayacağını bildiğim bir insanın bana oldum olası hep dokunacak olan satırları...

En sonuna da bir not yazmış:

"Burası senin memleketin olsa gerek, her yerde somon var ve çok leziz! Aşçılar kentinden:)".

Stockholm, Barselona, belki Seul, Sicilya, Prag, Ayvalık, Nice ve daha pek çoğu... Sanki hepsi benim memleketim ve hepsini şu fotoğraftaki gibi kahve molaları vererek sizlerle dolaşmak istiyorum arkadaşım:)

7 yorum:

www.macerakitabim.com dedi ki...

Gözlerim doldu okurken Zeren. Kurduğun cümleler aynı zamanda sanki benim için de yazılmıştı. Sen kesinlikle kelimelerin diyarından geliyorsun. Sonunda içinde bulunduğum durumu anladım ben de!!Evet, benim ruhum da huzursuz. Değil altını çizmek kurduğun cümlelerin, bu sayfayı koparıp amak istedim bulunduğu yerden. Stockholm'ün aşçılar kenti olduğunu bilmiyordum:) Bu ayın sonunda İskandinavya yollarında olacağım ben de sırtçamla. Bir kartta benden gelsin mi sana?
Sevgiler

Eren dedi ki...

Bahsettiginiz ruh halini Buket Uzuner de Yolda isimli kitabinda anlatiyor, bu arada Viking kartiniz da cok sirinmis:)

laleninbahcesi dedi ki...

gezgin ruhlar olmasa dünyayı nasıl bilecektik,..

zero dedi ki...

Özlem bir de soruyor musun, gideceğin her yerden bulacağın tüm kartları gönderebilirsin bana:))) posta kutumda bir kart bulduğumda dünyanın en mutlu insanı ben oluyorum. Bu arada İskandinavya'ya gidiyor olmana inanamadım! Nasıl güzel bir tesadüf. Görüyorum ki yola birlikte çıkması gereken bir yoldaşlık da var aramızda :) sana şimdiden çok güzel bir yolculuk diliyorum canım:)

Sevgili Eren Yolda'yı okumadım ama bir röportajını okumuştum Uzuner'in kitapla ilgili. Uzuner'in de benzer bir tuh halinde dolduğunu düşünmüşümdür ben hep. Bu arada evet kartım çok şirin dimi?:)

Canım Lalem, iyi ki varlar, iyi ki içimize biraz olsun onlardan kaçmış :)

숯인 SuChi'iN dedi ki...

bu kart özenle seçilmiştir :) sonunda eline ulaştığına çok sevindim Zerocum. Gerçekten çok güzel yazıyorsun, bu yazında bir başlangıç olmak büyük onur benim için, dostum.

Stockholm'ü aşçılar kenti yapan sensin bence! Soğuk bir ülke olmasından dolayı yemek kültürünün çok geliştiğini söyleyemem, ancak yeniliklere çok açık bir ülke, tam senin şehrin. İstanbul'u çok özlersen oradaki martılar sana selam getirir.

Huzursuz bir ruhum bende, gezerken huzur buluyorum, bir de yolda yazarken. Hep seni düşündüm, bir de Ecem'in "eğer, sen huzursuzsan, gittiğin her yere o hissi götürürsün" diyen sözlerini. Demek ki kanımdaymış bu, başka türlüsü olmasa gerek.

Senin bu ruh halini çok iyi anlıyorum, çok tanıdık :) geçmekte olduğun süreçde sadece bağlarını koparım yanına aldığın için bu kadar zorlu. Her şeyin doğru bir zamanı var, birde öncesinde bir hazırlığı. Bu hazırlık sürecindesin, o yüzden gel-gitlerin, ancak yakındır bence gitmen, bunu çok iyi biliyorum, kendimden dolayı!

Seni çok özledim! Bakarsın birkaç haftaya bende gelir, konarım posta kutuna, o zamanda sevinir misin? :)

Ece dedi ki...

sevgili zerom
yol kavramini ne kadar sevdigimi,hatta kolumda dövme olarak yer bile vereceğimi bilen biri olarak sana şunları dökmek isterim...

yol bir özgürleşmek evet. Gitmek iyi geliyor ama bir terapi gibi gitmeler ya da bir tatil gibi. Bir süreliğine bütün yollar. En uzak yol bile, tüm dünyayı dolansan kaç saatini alır. sen ya da kartı atan bu güzel insan dilerim tüm sevdiğiniz yollara gidersiniz. Ama eninde sonunda yolculuk içimize.

Ha ben de bunları yazıyorum, çok bir şey becermiş gibi yansıtmak istemiyorum kendimi. ancak senin de tespitin, kendine dair harika. neden bu arada sıkışmışlık hissi acaba? bir şeylerden vazgeçmeden, her neyse o korkunun her hangi bir hali, bir şeyler seçilmiyor. Yolculuklar bu şekilde geçici, yol kalıcı.

İçimize kendimize... Gerçekten bunun anlayınca sanırım isteyen sarışın vikingliye de kavuşacak ya da esmer yarine de:)))


öpücükler sevgiler. datçadan.

ben birkaç seneye buraya demir atabilirim. pek bi sevdim. burada yoluma devam edebilirim.

숯인 SuChi'iN dedi ki...

o zaman bizde tatile yanına geliriz Datça'ya, ayaklarımız suya değdirir birlikte keyif yaparız :)

çok şey becermediğini düşünsende sen oldukça ileridesin dostum, en azından benden çok daha ileride, bilinçli yapıyorsun :)