Ne yazacağımı tam olarak bilmeden, sadece yazmak istediğim bir gece bu gece. İki saattir durmaksızın kitabımın derinlerine gömüldükten sonra yoğun bir yazma isteğiyle oturdum ekranın başına. Şu an bu yazının sonunun nasıl biteceğini bilmeden öylesine yazıyorum.
Yoğun koşturmacaların yetersiz kıldığı zamanlardan sonra bu gece ilk defa dizdim mumları etrafıma. Minik oda arkadaşlarım masamın üzerinde, Barselona'da gitarına vurulduğumuz Gaby Sellanes'in CD'si player'da...
Aslında tüm bu törenin bir nedeni olduğunu itiraf etmem gerek. Daha evvel de pek çok kez belirttiğim gibi benim, çok sevdiğim, gönülden bağlanarak okuduğum romanların finallerini özel bir ortamda, ona yakışır şekilde yapmam gerekir. Bu, kitaplarla olan yoldaşlık geçmişimde ne zaman ve ne şekilde başladığını bilmediğim törensel bir alışkanlık.
Bu geceki ayinin sebebiyse Şairin Romanı'nın son sayfalarına gelinmiş olmasıydı. Zira oldukça uzun zamandır bana eşlik eden, hatta ülke değiştirirken bile canım dostumdan sonra en yakınımda benimle birlikte seyahat eden Şairin Romanı artık satır satır ruhuma işlenmişken onu sıradan bir okuma anıyla uğurlayamazdım. Dile kolay, çok alıştığım, hikayeleri adeta benim olmuş Bendag, Mootah, Gamen, Umma... Onlarla vedalaştım ben bu gece.
Yollara, gitmelere, gidememelere bu kadar takılmışken, içim bu aralar sürekli bunlarla çalkalanırken biliyorum ki yine bana gelmiş olmasının bir anlamı vardı Şairin Romanı'nın. Şimdi, tam da bu dönemde okumam, sıradan bir buluşma değildi. Çok alışkın olduğum bu enerji buluşmaları artık şaşırtmıyor beni. Sadece hâla küçük bir tebessüm dudağımın kenarında...
Yollara, yolda olmaya dair öyle çok cümle ve insanlık halleriyle dolu ki Şairin Romanı, ben altını çizdiklerimle neredeyse bir defter doldurdum diyebilirim. En anlamlısıysa aslında 'yol'un, sadece somut olan 'yol'dan ibaret olmadığını anlattığı anlardı benim için. Asıl yol, bizim içimizde olandı (Biliyorum, sen hep bana bunu söylersin Ecem:)). Kendini 20 yıl boyunca evinin dört duvarı arasına gönüllü bir tutsaklığa mahkum etmiş Mootah'ın kendi içinde onca yıl nice yollar tepmemiş olduğunu kim söyleyebilirdi ki yaşadıklarını öğrendikten sonra?
Bazen yol gerçekten somut bir şeydir, saatlerce, günlerce kat edilen, ucunda bambaşka bir mekana, ortama varılan. Bazense topyekün bir hayat akışıdır, kilometresi araçlarla değil, birfiil özümüzü tazelemekle, değiştirmekle, belirlemekle tepilen. Son bir buçuk yıldır böylesi bir yoculuğun kahramanı olduğumu kim inkar edebilir? Otuz yıllık yaşamımın en derin yolculuğuna bu zaman zarfında çıkmışım aslında, ben tepmediğimi düşündüğüm yolların içimdeki kışkırtmalarıyla çalkalanıp dururken.
Bir roman daha böyle bir finalle bitti, şimdi bir yazı daha bu satırlarla bitiyor. Başlarken ne yazacağımı tam olarak bilemiyorum demiştim. Şimdi şu sayfalara bakarken içimden yazmak istediğim tek cümle şu: iyi ki varsın be blog, üç küsür yıldır öyle çok ânıma tanıklık ettin ki!
7 yorum:
İyi ki sende varsın güzel kızım ,Zeren'im.Yüreğin ve yüzün hep gülsün,sevgiyle kal...
Almıştım, ön sıraya alacağım okumak için bu yazıdan sonra: )
Kitap bitirme seremoni'ni çok beğendim Zerencim.Yanında olup senden dinlemeyliydim yazdıklarını, o derin duygularını:)
Bu kitabı okuyacağım ama zamanı var daha...
İyi ki blogun var , iyi ki sen varsın.
kitap aşkını, okuduklarinla kurduğun bağı enfes bir tatlı yermişiz gibi bize sunuyorsun ya! iyi ki sende varsın zero!
sevgili zeren, gaby sellanes cd'sini barcelonada nereden alabiliriz yazarsan memnun olurum. adam youtube'dan gördüğüm kadarıyla sokak çalgıcısı ve cd'leri sokakta satıyor. sevgiler.
mine
Sevgili Nehire, güzel dileğiniz ve yorumunuz için çok teşekkür ederim:)
Sevgili Deniz umarım benim aldığım hazzı sen de alabilirsin o satırlardan...
Sevgili Natali, iyi ki satırlarımız karşılaştı ve umarım bir gün biz de karşılaşırız (bu bir dilektir:))
Canım Burcum, öylesi bir lezzet bırakabiliyorsam ne mutlu bana:) bense bazen aslında ne kadar etkilendiğimi tam olarak anlatamadığımı düşünüyorum oysa:)
Sevgili Mine, aslını istersen ben de sokakta kendisiyle karşılaşmamız sonucu almıştım CD'sini. Museu Nacional d'Art'da kendisi gitarı kucağında havayı müziğine boyuyordu. Muhteşemdi, önünden geçip giderken dayanamadık, dönüp aldık CD'sini. Ama başka nasıl bulursun inan bilemiyorum. sevgiler benden:)
sevgili zeren, teşekkürler.
mine
Yorum Gönder