3 Nisan 2009 Cuma

Hoşgeldiniz Kırlangıçlar!

Onlarla ilk Ören'deki penceremin pervazına minik yuvalarını yaptıklarında tanışmıştım yıllar evvel, ben ufacık bir çocukken. Ne kuşu olduklarını bilmediğim için anneme sormuştum. Kırlangıç olduklarını o söylemişti. Ve pencere komşum bu sivri gagalı minik dostlarla onlarca yaz geçirdim ardı ardına.

Her sene biz yazlık cennetimizi terkedip kışlık malikaneye doğru yola çıkarken onlar da, kendilerini kışın soğuğundan ve ayazından koruyacak
sıcak memleketlere doğru yol alırlardı. Sonraki yaz, ben yeniden Ege'deki cennetime döndüğümde onları çoktan gelmiş, yuvalarına yerleşmiş ve beni karşılamaya hazır bulurdum.

Böyle böyle uzun yıllar devam etti sessiz dostluğumuz, pencere komşuluğumuz.

Sonra yıllar geçip de hayatın gerçekleri, çalışma yaşamının gereklilikleri beni şehir hayatına mahkum edip doğadan koparınca, nar ağacının ufacık tomucuğundan çiçek olup sonra da kocaman bir meyveye dönüşünü bile dünyanın en muhteşem haberi olarak çığlık çığlığa her yana muştulayan bendeniz, uzak kaldım kırlangıçlardan, nar çiçeklerinden, limon kokusundan , denizden... Doğayla aramıza şehir girdi, hem de zehri insanın kanına bir kere girdi mi bir daha kurtulmasının çok zor olduğu İstanbul şehri...

Aralarda bahar aylarında ya da yaz tatillerinde haftasonu kaçamakları olarak yolumu düşürsem de çocukluk aşkımın şehrine, bir iki günlük ziyaretlerle gidermeye çalışsam da özlemleri, ne kırlangıçların geliş gidişlerini izleyebiliyorum artık, ne de nar çiçeğinin meyveye dönüşünü. O doyumsuz doğal döngüyü yaşayamıyorum, onunla birlikte ben de dönemiyorum, dönüşemiyorum.

Ama geçen akşam eve dönerken gökyüzüne bakasım tuttu ve bir de ne göreyim: onlarcasından oluşan bir kırlangıç sürüsü, gökyüzünü masmavi bir tuvale çevirmiş ve dört bir yana uçarak bizim anlayamayacağımız, belki sadece onların içlerinden bilebildikleri bir öngörüyle resimler çiziyorlar gökyüzüne. Bakakaldım, büyülendim. Özlediğim o günleri hatırladım. Daha doğrusu, ne kadar özlemiş olduğumu farkettim. Neden sadece birini seçmek zorunda kalıyoruz dedim; neden burada kalmak zorunda olduğum için, hatta burayı sevdiğim için diğer sevdiğimden mahrum olmak zorundayım dedim. Dedim de dedim. Ama çözümsüz söylenmelerdi bunlar. Biliyordum bir çıkar yol olmadığını. Ne yardan vazgeçebilirdim ne serden. O yüzden de bir yanım hep eksik, hep özlem dolu; öyleydi ve öyle kalacaktı...

Ve inanır mısınız bütün bunlar olurken ben elimde kitap, hangi satırları okuyordum? Aslı Erdoğan "Mucizevi Mandarin"de diyordu ki "şehir yıldızları saklıyor bizden. Gökyüzünü karanlık bir kuyuya çeviriyor. Kendi ışıklarını baskın kılıyor ve yıldızların ışıklarını çalıyor. Şehrin ışıklarından kamaşan gözlerimiz, binlerce yıldızın ışığını seçemeyecek kadar kamaşıyor".

Nasıl bir tesadüftü? Yoksa bu satırlar mı beni gökyüzüne bakmaya itmişti de, beni eski dostlarla buluşturmuştu bilemiyorum ama hayatın bizim çözemediğimiz o gizinin önünde bir kez daha coşkuyla şapka çıkarmadan edemiyorum.

8 yorum:

serpil dedi ki...

Takvimde bu hafta için kırlangıç fırtınası yazıyordu, bu güzel yazınız bana onu anımsattı.
Sevgilerimle.

Ordanburdanhayattan dedi ki...

Zerencim evet eski günler aynen; dediğin gibi sınırlı anlarda yetmiyor eskileri tazelemek için.ben de küçükken yazları tekirdağa kumbağa giderdik.hala da gideriz ama o eski tat hiç olmuyor.sanırım hayat üzerimize bindirdiği yükle bizi eziyor.artık başka meşgaleler var kafamızda,ne sen eski Zerensin ne ben eski Yasemin.Büyüdük güzelim büyüdük.

Bir Dut Masalı - nUnU dedi ki...

aslında bazen diyorumki,
çiçek aynı çiçek, böcekte aynı böcek,
peki görmemizi sağlayan bu bizim gözlerimizi,
ne değiştirdi ?

çokkk sevgiler.....

yeliz dedi ki...

zerenciğim
pek keyifleniyorum seni okurken, biraz bebek meselelerine ara vermiş oluyorum, zevkle takip ediyorum, ruhuma işliyorsun:)

laleninbahcesi dedi ki...

Yazını okuyunca çoktandır gökyüzünde kırlangıç görmediğimi hatırladım. Ne zarif uçarlar v şeklinde bir grup oluşturarak. En baştaki arkadakilerin rüzgarını kesmek içinmiş. Yorulunca en arkaya geçermiş, arkasındaki onun yerini alırmış. Kırlangıçlar kadar düşünüyormuyuz birbirimizi acaba ??. Sevgiler size

durutarifler dedi ki...

Bizim evimizin orada da bir kuş sesi var tam ben akşam işten eve dönerken dinlediğim. İnanılmaz güzel şakıyor. Ben bayılıyorum.
Akşam 18-18.30'da balkonda onu dinliyorum.
Sevgiler.

Tijen dedi ki...

Bizim kırlangıçlar görünmedi daha Zero, oysa karşı apartmanların balkonlarına yuva yaparlar, yarın daha bir dikkatle bakayım.

Tijen dedi ki...

Görünmedi demişlerdim ya geldiler. Sabahları balkonda kahvaltı yaparken onları izliyorum. Yavrularını doyuruşlarını, yavruların cikciklerini, kırlangıçların danslarını. Çok seviyorum onları. Dilerim hep yaşayabilecekleri bir dünya olur burası, yoksa çok üzülürüm.