30 Mart 2009 Pazartesi

Ey "Aşk", Sen Nelere Kâdirsin!

"Bundan uzun zaman önceydi, bir roman düştü gönlüme" diyor Aşk'ın kahramanı. Bundan uzun zaman önceydi, bir roman düştü benimse elime... Pinhan adında, gizli mi gizli, ancak siz dinlemeye hazır oldukça sırlarını paylaşmaya muktedir ve her zaman esrarlı, buğulu, hüzünlü bir karakterin yol arkadaşı olmak vardı kaderimde. Sessizce ama her satırda heyecanla nasiplenmiştim 'yoldaş' olarak payıma düşeni. O gün bugündür esrârı hiç azalmayan ve birbirini hiç tekrar etmeyen edebiyat maceramız sürüyor Elif Şafak'la.

Kalemini sevdiğim yazarları tanımayı pek tercih etmiyorum. Tabi bu benim elimde olan bir şeyse eğer. Bazen işim gereği ben istemesem de tanışma durumunda kalabiliyoruz kendileriyle. İster istemez yazarla okuyucu arasında görünmez bir bağ oluşuyor ve yurtarcasına okunan her satır, okuyucuyu yazarın müptelası haline getiriyor, kendine hayran bıraktırıyor. Ama olur da bir gün o yazarla tanışma 'şanssızlığına' erişirseniz, sizin yarattığınız isimle gerçeğinin arasındaki fark, sevgiden, nefret gibi çok bir uç bir duyguya bile sürükleyebiliyor insanı. Başıma çok geldiği için bilirim ki, bir daha o ismin yazdıklarıyla barışamazsınız; bir yerlerde bir şey kopmuştur ve bir daha da tamir edilemez.

Bunun tam tersini yaşadığım bir yazar benim için Elif Şafak. Yani yazdıklarıyla tanışmadan evvel, kendisini tanıma şansım olan bir yazardı kendisi. Daha doğrusu ben onu tanıdığım zamanlarda yazar değil, akademisyendi. Üniversite birinci ve ikinci sınıfta Avrupa Tarihi dersimizin asistanı olarak dersimize gelirken daha kitaplarını yayınlamaya başlamış ünlü bir yazar değildi. Ama çıkış tarihine bakacak olursak, belli ki o yıllarda ilk romanı olan Pinhan'ı yazma aşamasındaydı. Ama naifliği, sessiz hakimiyeti ve zerafetinin gücüyle okulun en sağlam isimlerinden biriydi. Öylesine sessiz ve sakindi ki, sınıfa girip de kürsüye yanaştığında nasıl bu kadar devleşebildiğini anlamakta zorlanırdınız. Onun için, hayatımda tanıdığım hitabet gücü en yüksek insanlardan biri diyebilirim. Bu kadar sakin konuşan bir insan nasıl herkesin dikkatini bu kadar üzerinde tutabilir? Cümlelerinin gücüyle olsa gerek! Kendisi belki bu düşünceme katılmayacak ve belki kendisini en iyi yazarak ifade ettiğini söylecektir ama ben onun mükemmel de bir konuşmacı olduğunu düşünürüm aynı zamanda. Yazarkenki kelimelerinin gücü, konuşurken de etkisini gösteriyor ve dinleyeni kesinlikle mıknatıs gibi kendisine bağlıyor. En alakası olmayan insanları bile kendini dinlemeye esir kılardı ama güzel olan şuydu ki, bu gönüllü bir esaretti. O yıllardan çok iyi hatırlıyorum, pek çoğumuz dersi, hiç bir şey anlatmayı beceremeyen profesöründen değil, asistan olan Elif Şafak'tan dinlerdik.

İlk kitabı Pinhan'ı raflarda gördüğüm ve heyecanla sarıldığım günden beri, her kitabını büyük bir merak ve istekle bekledim, okudum. Ve şimdiye kadar bir edebiyat sever olarak bu heyecanımı söndürecek edebi hiç bir hayalkırıklığıyla karşılaşmadım.

Son romanı Aşk da buna dahildir. Sadece iki gün içerisinde, adına "okuma" demenin zor olduğu, daha çok kitapla yapışık yaşama şeklinde ilerleyen bir serüvendi benimkisi.

Benim için hayatımın bu döneminde karşıma çıkan oldukça garip bir kitaptı da aslında. Çok insanın sorunlarına, çelişkilerine, hayatla olan anlaşmazlıklarına cevap veren, adeta okuyucusuyla konuşan bir romandı Aşk. Benimle de konuştu, hem de uzun uzun.

10-15 gündür bu kitapla ilgili bir yazı yazmak istiyorum ama bir türlü yazamıyorum. İçimden "notpad"e dökülen satırları yetersiz buluyorum ve her defasında yazının akıbeti çöp tenekesi oluyor. Sonra da diyorum ki kendime, bekle, elbet gelecektir bu yazıyı yazmanın da zamanı, o zaman da hiç zorlanmadan yazacaksındır. Ama yok, olmadı. Bir türlü gelmedi o zaman. Fakat şimdi anlıyorum ki, ben bu kitabı tam olarak istediğim gibi asla anlatamam. Öylesine bir ayna görevi gören bir roman ki, bir insanın içinde gizli saklı tuttuğu, kimselere belki kendisine bile söylemediği yanlarını bir anda ortaya seriyor ve aynada daha evvel pek de yüzleşmediğiniz bir aksinizle yüzleşmek zorunda kalıyorsunuz. İşte tam da bu nedenle anlatması çok zor bu kitabı, çünkü böylesine açık seçik, sansürsüz, tüm yaralarımla berelerimle, komplekslerim ve çelişkilerimle anlatmam zor kendimi. Sadece ben değil, bence kimse kendisine, bir üçüncü şahsı anlatırmışçasına böylesine sivri oklar yöneltemez, direk cümleler kuramaz.

Madem öyle, ben de bu durumumu anlatayım istedim. Böylesi bir aynayı kendinize tutmaya ne derece hazırsınız bilmiyorum ama eğer varsa cesaretiniz, bir dakika bile gecikmeyin. Evet bazen aynalar, insanlara görmek istemediklerini acımasızca gösterebiliyor ama emin olun, hayatta en kötü şey, yok saymak. Sorunları yok saymak, sıkıntıları yok saymak ve hep "...mış gibi" yapmak...

Romanın içeriğine dair her yerde okuyabileceğiniz şeyleri yazmak istemiyorum; sadece bende kalan izlerini sürmek ve paylaşmak istedim.

12 yorum:

Bir Dut Masalı - nUnU dedi ki...

Bazen aynalarlada yüzleşmenin ve hatta hesaplaşmanında zamanı vardır Zerocuğum.
bazende hiç hesap kitap istemez yaşam... ama illaki çarpıp böleceksek, illaki eşittir = ? olacakasa benide meraklandırdın diyeceğim :)))))
tamamm anlaştık, ilk kitapçıdan alıp sana fikrimi söyliyeceğim. ama senin gibi 2 günde okıyamam bunu söyliyeyim baştan anlaşalım :)))
çok sevgiler canım..
ÖZLEMİŞTİM SENİ.

Ordanburdanhayattan dedi ki...

şükür kavuşturana diyeyim önce,bu aralar özletiyorsun kendini ciddi ciddi.ben de senin gibi Elif Şafak sevenlerdenim.Kendisiyle tanışmadım ama bir kere Caddebostan sahilde elinde kitabı hem okur hem yürürken gördüğümde kadına resmen aşık oldum.
Sonra Siyah Süt beni çok fazla etkiledi belki henüz anne olmuşluğun verdiği birşeydi belki de yazdıklarında kendimi fazlasıyla bulmamdı sebep.Bildiğim tek şey okurken kitapların yapraklarına yapışıyor insan.Ben de bugün Kadıköyde baktım Aşk'a ama almadım nedense.Biraz daha beklemek istedim,şimdi keşke alsaymışım dedim ama.İlk fırsatta alıp okuyup ben de paylaşacağım fikrimi.Lütfen arayı bu kadar açma,seni okumak ayrı bir keyif.Bu arada seni ne zaman kitapçılarda imza günlerinde göreceğiz?

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

Bugunlerde, pek cok programda karsima cikiyor Elif Safak.. sanirim "promosyon" programi yapliyor.. ben yazar hakkinda bu kadar cok sey bilmek istemiyorum.. Bir kitabi okurken, yazarin cocuklari nerdeymis, yazar kendisini nasil hissedermis, hangi kosullarda yazar, nelere yabancilasirmis bilmek istemiyorum.. Kitabiyla arama kendisi girmesin.. sonra birgun isterse kendini anlatan bir kitap yazsìn ve isteyen alsin okusun..

her zamanki gibi sen "merak ettiriyorsun".. Hem kendini, hem yazdiklarini.. Ozlemisim.. Hos dondun...

laleninbahcesi dedi ki...

sırf anlattığınız gibi hayal kırklıklarını yaşamamk için imza günlerine gitmem. Giitiğim bir kaç imza gününden sonra yazarın kitaplarını okuyamadım. Şşaıracaksınız Aziz Nesin'in imza gününde bile yazarın okuyucuyla , kendisiyle tanışmaya gelenlerle ilişki kuramaması beni çok şaşırtmıştı. Bir hendikapımda sesini tanıdığım yazarların kitaplarını okuyamam, garip ama böyle.
Elif Şafağın yazı dilini çok severim. Kitaplarından da şimdiye kadar ıııh dediğim olmadı. Aşk'ı henüz okumadım ama sırada bekliyor. Sevgilerimle

zero dedi ki...

Sevgili Nunu, bazen bir aynaya ihtiyacı olduğunu da bilemiyor, farkedemiyor insan aslında. Sonra birden karşısına böyle bir kitap, film vs çıktığında sorgulamalara, hesaplaşmalara, didişmelere başlıyor kendiyle. Ben önce bir insan, sonra da bir kadın olarak bu kitaptaki pek çok duygu halleriyle buluşacağını düşünüyorum:)

Yasemincim ilginç bir aurası vardır Elif Şafak'ın gerçekten. Ben bu diyeceğimi çok az kitap için söylerim çünkü herkesin zevkleri, beğenileri, ilgileri farklıdır ama Elif Şafak romanları için söylemekten çekinmiyorum: istisnasız okumalısın, hem de hepsini. Ayrıca benim için söylediklerin için de çok teşekkür ederim. İnan ben de daha sık yazmak istiyorum. Artık zamanım yok falan gibi bahaneler türetmek istemiyorum, zaten zamansızlık da değil artık. Bazen tıkanır ya insan, öyle oldum galiba bu aralar. Ama emin ol hep buralardayım, tüm dostlarımı takipteyim:)valla benim kitap biraz arapsaçına döndü. kitap için çalıştığım yayınevi kriz nedeniyle çok editör çıkardı. kitabım sürekli editörsüz kalıyor:( ama ekim ayında bir sene içinde basılacağına dair sözleşme imzalamıştım. hiç olmadı, en son ekime kadar yolu var:)

Sevgili Mehtap, seni çok iyi anlıyorum. Pek çok hissiyatını paylaşıyorum ama yazımda kendisiyle ilgili "şimdiye kadar bir edebiyat sever olarak bu heyecanımı söndürecek edebi hiç bir hayalkırıklığıyla karşılaşmadım" dedim dikkat ettiysen. Edebi kelimesinin altını özellikle çizmek isterim çünkü bu kadar çok televizyona çıkıp yazdıklarının haricinde bir de o yazılanlar üzerine cümle kurmasını gereksiz buluyorum. Belki bir kaç tane röportaj vs olabilir ama bu kadar çok olmasını ben de garipsiyorum. Sırf bu nedenle soğuduğum, artık okumayı bıraktığım bir dolu yazar oldu. Ama... İşte söz konusu Elif Şafak'ın edebi yanı olunca koskoca bir Ama beliriyor benim için. Çünkü kesinlikle ben bu kadının kaleminin müptelasıyım. Çok kuvvetli bir kalemi, çok zeki bir edebi zekası ve çok derin bir hayalgücü var. Sırf yanlış bir takım promosyon yöntemleri izliyor diye mahrum edemiyorum kendimi. çünkü bir edebiyatsever olarak beni o satırlardan ötesi de çok ilgilendirmiyor. Aşk, benim için en iyi Elif Şafak kitabı değildi, ama onun en vasatı bile benim beğeni eşiğimin üzerinde kalıyor, öyle diyim sana. Ama bu kitapta her insan ve özellikle her kadın kendisiyle ilgili farklı, belki bilmediği yanlar keşfedecektir. sadece bunu değil, bütün kitaplarını tavsiye ederim Mehtapçım:)

Sevgili Lale, kesinlikle katılııyorum sana. Benim de en büyük hayalkırıklığım Buket Uzuner olmuştur. Kendisini öyle harika bir edebiyatçı olarak falan görmesem de, yine de severdim bir zamanlar. Ama, amanın aman diyim ben sana, gerisini sen anla:) Edebiyatçıyla okurun arasına sadece satırlar girmeli, o kadar. O mutlu ediyor, tatmin ediyorsa ne âla:)

Adsız dedi ki...

Öncelikle ellerine yüreğine sağlık. Harika bir yazı olmuş.

Senin sayende öncelik verdiğim bir kitap AŞK. Ama iyi ki sözünü dinlemişim ve okumuşum. Müthiş bir kitap, çok çok beğendim. Zaten ElifŞafak'in yazarliğini çok severim, her ne kadar kendisinden pek hoşlanmasam da. Bende bloguma daha yazamadim AŞK hakkında. Nerden ve nasıl başlanır bilmiyorum ki :)

Demek Elif Şafak ders verdi sizlere, ne kadar şanslısın öyle.

Yazılarını daha sık okumak istiyorum :)

Tijen dedi ki...

Sesini özlemişim Zero! Biliyor musun benim de Elif Şafak'la tanışmam şöyle: Üniversiteden bir sınıf arkadaşım ODTÜ'de öğretim görevlisi idi, Elif Şafak da onun öğrencisi olmuştu. O zaman ilk kitabı çıkmıştı ama bu İstanbul günlerinden önce olmalı sanki, 1997 yılı diye hatırlıyorum. Tarık bana vermişti, okumak istersen diye. İşte benim de ilk tanışıklığım öyledir. Tüm kitaplarını okumadım ama Baba ve Piç'i Türkçe yazmış olmasını tercih ederdim diye düşündüm okuduğumda. Bilmem sen ne dersin bu konuda?

bahar dedi ki...

Merhabalar, “hediyeleşmek” üzerine güzel bir etkinliğimiz var. Sizin de katılmanızı arzu ederim, ayrıntılar sayfamda. Sevgiler.

nehircce dedi ki...

Büyük bir heyecanla gidip aldığım, henüz okumakta olduğum bir kitap bende çok beğendim ve merakla bitirmek için sabırsızlanıyorum.Yazılarınızı çok beğendim.Sizi bugun keşfettim ve çok da memnun oldum.
Sevgiler
nehircce

MAVİANNE dedi ki...

http://mavianne.blogspot.com/2009/04/elif-safakask.html

bana da zor gelmişti bu kitaptan sonra duygularımı anlatmak

ama içimde hissettim
taaa yüreğimde birşeyler yumuşadı

sonrasında mevlana ziyaretimle değiştim!!!
değişmek istedim

sevgiler

asli koyuncuoğlu dedi ki...

Çok güzel bir paylaşım olmuş.Okuduktan sonra hayranlığımı tam olarak sözlere dökemediğim bir kitap benim için de.Yazarın diğer kitaplarından farklı ve özel benim için.Nasıl bir kitaptı diye soranlara sadece okumalarını tavsiye ediyorum.Çünkü herkes farklı tatlar alabilir bu kitaptan.

Kontrast dedi ki...

Aman Allahım! Aşk ile ilgili okuduğum en samimi yorumdu bu. Çok içten anlatmışsın, ellerine kollarına kalemine kağıdına sağlık...

Sağlıcakla...