20 Nisan 2012 Cuma

Yeraltı'nda bir sofra!

"Kadın oluşuma dair sıkıntı duyduğum tek bir mevzu vardır; şöyle canım çektiğinde tek başıma oturup eski İstanbul meyhanelerinden birinde demlenememek! Yoksa bunun dışında pek memnunumdur cinsiyetimden." Oturduğum masanın içinde bulunduğu ortama girdiğim ilk anda, ara ara hep düşündüğüm bu cümleler düşüyor içime ve paylaşıyorum masanın öbür ucundaki özel insan ile.

Tren yolunun hemen dibine kurulmuş, yağmur altında salaş bir meyhane... Çilingir sofrasının âlası; birer dilim peynir, haydari, ezme ve olmazsa olmaz kâbilinden sohbeti katık edince Hayyam'ın kılıç misali satırlarına, şiir tadında bir gece daha ekleniveriyor hayatın keyif paydasına. (Bu aralar oldum olası hayalini kurduğum mekanların hepsi, aynı kafamda çizdiğim haliyle karşıma mı çıkıyor ne?)


Datça'da, önümüzdeki hafta temelli gidişimde beni karşılamak üzere bir ev bırakıp, tüm işimi gücümü ayarlayıp 'yeni' hayatımın kapısını sadece 15 günlüğüne, beni beklemesi için kapatıp geldim yeniden İstanbul'a. Giderken döndüğümde bulmayı beklemediğim güzellikler vardı İstanbul'da. Hayat, bu aralar en çok süprizler gongunda çalıyor saatini.

İstanbul'un "Bende geçireceğin son günlerini çok kıymetli kılacağım sana. Unutmayacak ve hep o anki heyecanınla hatırlayacaksın" cümleleri geldi kulağıma taa ben Datça'da iken. Gerekli gereksiz teşekkürleri sevmem ama edilmesi gerektiğinde de teşekkür yerine gitmelidir. Sebep olana da, İstanbul'a da çok teşekkür... Her ne olursa olsun hiç unutmayacağım bir on gün geçirdim ve daha nicelerini de geçireceğim belki.

Çilingir sofrasıyla biten bir gecenin sabahında pek kıymetli bir randevumuz vardı Zeki Demirkubuz ile. Yeraltı'nı, geçen cuma ben Datça'dayken vizyona girdiği günden beri bir an evvel izleyebilmek için kavruluyordum. Emek Sineması elden gidince İstiklal'deki en sevdiğim tek sinema olarak kalan Beyoğlu Sineması'nda oynadığını görünce de filmin ayrı bir memnuniyet duydum. Sinemayı terkederken içimden geçen cümlelerin ortak duygusu "sana geri döndüğümde lütfen keyif aldığım güzelliklerinden daha fazla eksilmeyesin İstanbul" idi.

Sinema öncesi Aznavur Pasajı'nda karşımıza çıkan olağanüstü kare... Böyle bir yatağım olsun istiyorum:)

Ve Yeraltı... Bu film, yıllardır zaman zaman bazı filmlerinde beğeniden zerre uzak olsa da görüşüm, hep hayranlıkla takip ettiğim Zeki Demirkubuz sinemasını neden bu kadar ilgiyle izlediğimin A'sı, B'si, C'si gibi. Kimseleri umursamadan, sadece kafasındakini yapan bir yönetmen olması büyütüyor onu perdede.

Bazı insanların 'saati' kurulurken içeriye bir 'es' kaçıveriyor sanki. Zaman işlerken o 'es'in önüne geldiğinde, bir saniye olsun duralamadan atamıyor akrebini öne. Bir saniye, on saniye, bir dakika, farketmez ne kadar olduğu, geride kalıyor ve artık ne kadar çabalasa da, uğraşsa da aradaki açığı kapatmayı asla başaramıyor. Hayatın tüm adaletsizlikleri, acıları, vicdansızlıkları, ikiyüzlülükleri o 'es'in içine toplanıyor. Direnmeyi, herşeye rağmen yaşamayı imkansız kılan bir büyük boşluk o.

Yeraltı'nın Muhammer'ini izlemenin bende yarattığı hislerdir bunlar. Her gün belki onlarcasını yaşadığımız yalakalıklar, ikiyüzlülükler Muhammer'de derin yaralar, izler bırakır. İçindeki 'es'e, o dipsiz boşluğa her seferinde daha çok teslim olur.

Bazı sahneler var ki karanlığıyla fena boğuyor insanı. O kadar karanlık ve karamsar ki, Demirkubuz sanki izleyicinin üzerine üflemek istemiş Muhammer'in dünyasındaki dumanı. Özellikle filmin ikinci yarısında on paket sigara içmiş kadar bir yoğunluk oturdu ciğerlerime. Ama bir yemek sahnesi var ki, bu filmin cümlelerinin atar damarı. Yeraltı'nın unutulmaz sofrası...

Ve Engin Günaydın... Sana, sen büyük oyuncusun dersem sanki haksızlık etmiş olurum diye düşünüyorum çünkü bence daha fazlasısın. Sakın seni 'tamir etmesinler' üstadım! Başka ne desem boş!

Asla ortalama bir film değil Yeraltı. Bu filme girerken yapılması gereken tek şey mısırları dışarıda bırakmaktır derim. Zeki Demirkubuz, sen iyi ki 'böyle' bir adamsın!

5 yorum:

nehircce dedi ki...

Kısacık da olsa ziyaretin, hoşgeldin tekrar şehrimize :) Film hakkında bugün okuduğum 2. güzel yorum merak içindeyim sevgiler.

laleninbahcesi dedi ki...

Zeren yazıyı okurken bir taraftan da yorumluyordum kafamda, o çilingir sofrası falan hepsi hepsi, hele o kitaplardan yatak ama şu Engin Günaydın meselesi var ya, gerçekten de tamir etmesinler onu...Geçenlerde bizim kuzenler Çengelköy'de karşılaşmışlar. Daha doğrusu dar bir yolda onlar önde o da arkalarındaymış. Öyle bir pofladı ki suratımıza dediler, gülmekten ölmüşler.

zero dedi ki...

Sevgili Nehircce hoşbulduk ve her zaman hoş bulacağım, içimde bir şeyler bunu hep biliyor gibi:) Film konusunda şunu söylemeliyim. lütfen büyük beklentiler oluşturma çünkü bu tarz filmlerin çok göreceli olduğu fikrindeyim. Ortalama olmayan her şey daha bir göreceli oluyor. Birinin beğendiğinden, diğeri nefret ediyor. İzlersen kendi yaşayacağın tecrübe, sana en güzel şeyi söyleyecektir:)

Lale Ablacım, gülümseyerek okudum yorumunu:) Evet bu yazıda bahsettiğim her şeyin bir anlamı var. Enginn Günaydın'a gelince... İnan dediklerimin ötesinde bir şey demeyi haksızlık olarak görüyorum. O, O olmasaydı bu kadar başarılı oynayamazdı bu karakteri.

Zeynep dedi ki...

Merhabalar Zero,
Datça'da çalışmak ne güzel olacaktır,başarılar diliyorum.
Biz de geçen gün gittik Yeraltı'na,çok etkileyiciydi.Zeki Demirkubuz'la tanışma fırsatımız da olmuştu.O kadar samimi bir insandı ki.
Sevgiler.
Zeynep

BAYKUŞ GÖZÜYLE... dedi ki...

Yeraltı aklımda olan film, izlemeye gideceğim ama henüz fırsat bulamadım:(
Vavien filmini çok beğenmiştim.
Çok olumlu yorumlar duydum bu filmle ilgili zaten...