11 Nisan 2012 Çarşamba

Varış!

Ve an itibariyle Datça'daki 12. saatimi tamamlamış, daha nicelerine doğru yol almaktayım:) Mutluyuz, huzurluyuz. Kimler mi? Denizin ışıltısına dayanamayıp suya giren ayaklarım; mavinin, yeşilin doyumsuz manzarasına doyamayan gözlerim; tertemiz havanın şokundaki egzos dumanı bağımlısı ciğerlerim vs. vs.

Maviyle, yeşille yeniden tanışmak gibi Datça'da olmak. Hele şimdi baharın coşkusuyla doğumunu yaşayan tabiatta herşey sonsuz, bereketli bir tazelik içerisinde. O kadar özlemişim ki doğal olan herşeyle ten tene olabilmeyi, abartılı tepkiler halindeyim bir nevi. Sevinç de, keyif de üçle, beşle çarpılıyor.

Ömürlük çay bahçesi buldum kendime.

Üstelik hiç tahmin etmediğim kadar garip bir yolculuk yaşamışken dün gece. Nerden, nasıl geldiğini hiç anlamadığım bir hüzün gelip oturuverince bavulun üzerine ne yapacağımı şaşırdım resmen. Can dost olmasaydı o dakikalarda telefonun diğer ucunda, hakikaten nasıl baş edeceğimi bilemeyecek kadar gariptim dün gece.

"Gitmenin doğal hisleri bunlar; yarın sabah denizin kenarındaki çay bahçesinde gözlemeni yiyip çayını içerken hepsini unutacaksın bunların" demeseydi, bir de dünyanın en tatlı pisiciklerinden ikisi Puding ve Winston'ın bana el salladıkları resimlerini telefonuma gönderip beni güldürmeseydi, uzun zamandır beklediğim bu heyecanlı yolculuğa salya sümük başlayacaktım ben:)


Lakin geçen sene buraları gelip görmüş, kanına Datça'nın suyunu, saçlarına rüzgarını karıştırmış olan dostun dedikleri dakika şaşmadan gerçekleşirverdi. Otobüsten adımımı atıp kaldığım pansiyonun önüne geldiğimde gördüğüm denizin rengi, dün gecenin hüznünden eser bırakmadı. Hüzün, bu cennetten parça sahil kasabasında barınabilecek en son duygulardan biri.

Yağmur kokan, ıpıslak bir gecede bırakmıştım İstanbul'u. Sabahında ise yaza geçiş yapmış bir kasabada açtım gözlerimi. Ancak akşamın bu saatleri, yazın henüz daha gelmediğini, hala bahar mevsiminde olduğumuzu hatırlatırcasına serinledi ortalık. Gündüz denize girme noktasındayken gece montları geçirdik üzerimize.

Bugün denize giren ayaklarım dediler ki, yarın cümleten bekleniyormuşum:))

Datça hâlen yerlilerinin hakimiyeti altında. Güzel yüzlü, aydınlık insanlar... Ev arama çalışmaları kapsamında fikir sahibi olalım diye öncelikle bir iki emlakçı dolaşalım istedim. Girdiğimiz ilk emlakçı Datça'nın nasıl bir yer olduğunu anlatırken "o kadar rahatızdır ki biz burda" dedi "gündüz falan ne zaman dükkandan çıkıp bir yere gitmemiz gerekse kapıyı falan hiç kitlemeyiz. Öyle açık kalır kapı baca, asla da bir şey olmaz. Suç oranı çok düşüktür burda." Aman ne güzel falan derken yolumuzun üzerinde girmeye niyetlendiğimiz emlakçıların yüzde 70'inin kapı baca açık, içerisinin bomboş olduğuna birebir şahit olduk:) Bırakıp bırakıp dükkkanlarını çıkıp gitmişler, kapılar sonuna kadar açık:)

İşte böyle, uykusuz bir gece sonrası tüm gün oksijen şokuna girmiş bünye, akşam olup ortalık serinleyince kendini odasına atıverdi ve bugüne dair bir iki satır bir şeyler karalamak istedi. Datçalı günlere devam:)

11 yorum:

Sibel dedi ki...

Hoşgeldin!! Bol bol içine çek o deniz kokan mis gibi havayı, cümleten ziyaret et bekleyenleri ve o ömürlük bahçede benim için de yudumla tavşan kanı çayları. Tadını çıkar be Zero!

Leylak Dalı dedi ki...

Haydi bakalım, güzel başlamış güzel sürsün.
Zero şef bizi Datça haberlerinden eksik komasın:))

laleninbahcesi dedi ki...

Zero sen bırak kendini , bizim bile hayatımızı renklendireceksin.
Çok güzelolacak çook

A-H dedi ki...

oh ne guzel tadini cikar mis gibi doganin ;) huzun mu kalir insanda o cay bahcesinde bir bardak cay icince :)
operim

moupat dedi ki...

Sen yaz biz gitmiş oluruz bundan böyle, herşey çok sıcak ve canlı hâlâ, kalemine sağlık :)

emili dedi ki...

Çok şanslısın,Datça'yı ben de çok beğenmiştim.Ojenin rengine de bayıldım :)

BAYKUŞ GÖZÜYLE... dedi ki...

Şimdiden o kadar güzel ki enerjin eminim önümüzdeki günlerde daha da iyi olacak...
Baksana kapılar açık, kilitsiz yaşamak, korkusuz yaşamak ne güzelmiş...
Çok ara verme postlarına, bol fotolu bol yazılı olsun...neşen bol olsun:)

hepsusluydum dedi ki...

Sevgili Zero merhaba:) Harika bir yere gittin.Güle oynaya yerleş ve tadını çıkar..Ben de her gidip geldikçe, orayı arkamda bırakmaktan huzursuzluk duyarım..Her şey nasıl sahici değil mi? Sevgilerimle Zehr@

Nesrin dedi ki...

Hoşgeldin Datça'ya benim yanımdan geçmişsin :) beende marmamris'te yaşıyorum. resimler çok güzel ... iyi eğlenceeler diliyorum sana

Adsız dedi ki...

Sevgili Zero,
Bugüne kadar yazılarına yorum yapmamıştım. Ama şimdi iki satır yazmadan duramayacağım.Fotoğrafların çok güzel. Eminim çok daha güzellerini çekeceksin.
Yeni hayatın herşeyin en güzelini getirsin sana.
Datça yıllardır gitmek isteyip de bir türlü kısmet olmayan bir yerdir. Kimbilir belli mi olur belki bu yıl Datça'ya yolum düşer.
Datça'nın güzellikleri ile gözümü ve gönlümü senin lezzetlerin ile de midemi ve gönlümü şenlendiririm.
Herşey gönlünce olsun. Sevgiler.
Zeynepp

Işın dedi ki...

Sevgili Zero,

Seyahatte olduğumdan gelişmeleri takip edememişim. Ne güzel bir haber bu. En azından yaz dönemi için harika bir iş fırsatı. Belki buralarda karşılaşır, tanışırız derken nerelere gitmişsin. Hep gitmek isteyip de gidemediğim bir yer Datça. Artık sayende daha yakından tanıyacağız. Umarım her şey yolunda gider ve gonlunce olur. Sevgiler,