1 Ekim 2011 Cumartesi

Uykum kaçmadı, kek yapmadım ama yine de yazdım...

"Cehennemde bile huzur bulursun sen. Hemen yemek yapmaya, ekmek pişirmeye, dekorasyonlara başlarsın. Kendi huzurun sensin. Bu ne Fernando'yla gelir, ne de Fernando yüzünden gider."

Son zamanlarda okuduğum bir kitaptan, Venedik'te Bin Gün romanından çok sevdiğim bir alıntı... Amerika'da aşçılık yapan, aynı zamanda da yemek eleştirileri yazan Marlena de Blasi'nin, Venedik'te bir İtalyan'a aşık olması sonucu değişen şehrini, ülkesini, kısacası yaşamını anlatan gerçek bir hikaye Venedik'te Bin Gün. Okursanız hayatınızın romanı olmayacak muhtemelen ama gün boyunca sürekli hatırlamak için elinize, haftalarca hatırlamak için duvarınıza ya da defterinize, ömürlük olması içinse ruhunuza yazılan cümleleriniz olacaktır kesinlikle.


"Kütüphanemden kendi elimin ve gözümün değdiği ve yaşıyla olmasa da tutkularıyla bana seni hatırlatan bir kitap getirmek istedim sana" diye çantasından çıkarıp bana bu romanı uzatan güzel insana da burdan bir kere daha teşekkür!

Yüzeyden değil gerçekten yürekten tutkulu mutfak sevdalılarının ortak bir yanı sanırım en kötü zamanlarda bile huzur bulabilmek için o ateşin, korun, hararetin çok yüksek olduğu dört duvarın, mutfağın içine dalıvermek... İlla kötü ya da sıkıntılı olması da gerekmiyor zamanın, çok abuk subuk bir an da olabilir. Mesela bu sayfalara yazılmış bir Uykusu Kaçmış Kadın Keki vardır ki, en sevdiğim keklerimden biridir ama sanmayın ki malzemesinden, sütünden, çikolatasından; tamamen yapılış saatinden... 2,5 yıl kadar önce uykusu kaçan Zeren'in sabah 4'te zınk diye uyanması sonucu birden kek yapmaya karar vermesi ve o gün kolunun altında koca bir paket kekle iş yerine gidip ofis arkadaşlarıyla çaylar, kahveler hep birlikte keki mideye indirmeleriyle sonuçlanmış bir mutfak macerası olarak tarihe geçmiştir. Adı da bu yüzden tarafımdan "Uykusu Kaçmış Kadın Keki" konulmuştur:)

Mutfak maceralarından terapi etkisi uman tek insan evladı olmadığımı çok iyi biliyorum. Mesela Deniz Alphan'ın Mutfakta Erkek Var kitabında okuyorum ki, zamanında Ali Poyrazoğlu aşk acısını unutabilmek için bir arkadaşının tavsiyesi üzerine mutfağında günlerce reçel kaynatmış:) Yüreğinin acısını, eve yayılan o muhteşem şekerli kokularla dindirmeye çalışmış. O yürek acısı öyle kolay kolay dinmez, çünkü gerçekten aşk acısı çekerken acıyan, ağrıyan bir şeydir yürek; aşkın, gerçekten kalple ilgili bir duygu olduğuna inanmamı sağlayan bir acıdır o, aşk acısı çeken insan yüreğinde gerçekten fiziksel olarak bir ağrı hisseder, bilirim ama yine de hoş, ne diyim! İşe yaramıştır, yaramamıştır, orası başka mevzu da, onu unutmak için günlerce reçel kaynattım demek bile hoş yıllar sonra.

Ve eylül güzel bir finalle ekime devriliverdi. "Bu gece uyumamak gerek, çünkü bu gece Eylül'ün son gecesi" diye yazmıştı dün Küçük İskender:)

Gerçek bir sonbahar yaşıyor İstanbul. "Filmekimi'nin biletleri satışa sunuldu" diye çaldı 1 Ekim'in gongu bugün. İzlemek istediğim film sayısı yine oldukça fazla ve biliyorum ki çok azını izleyebileceğim ama biri var ki ona biletimi aldım, ne yapıp edip gitmek istiyorum.


Tost (Toast) İngiltere yapımı, çok keyif alacağımı düşündüğüm bir film. "Kokular ve tatlarla örülü bir çocukluk... Yemeğe âşık, anne-babasından çok, bahçıvan ve temizlikçiye yakın bir çocuk... Limonlu bezeli kekler ve otuz yıl sonra ülkenin en sevilen yemek yazarı olacak Nigel Slater'ın gözünden 1960'ların İngiltere'si..." İKSV tanıtım kitapçığından filme dair kısa bir not... Şimdi bu filmi izlememek bana yakışır mı? Yakışmaz! O yüzden biletler alındı, yerimiz garantilendi, geriye sadece o günü beklemek kaldı:)

Venedik'te Bin Gün'den bir alıntıyla başlamıştım yazıya, yine ordan bir alıntıyla bitsin o zaman. Gitmeden... Ekim, bereketin bol olsun, olur mu?

"Bir şeylerin gerçekliğini sadece sabahın üçünde anlayabileceğini söyleyen bir kadın tanıdım. Sabahın üçünde de kendini seviyorsan, sabahın üçünde de kendini sevdiğin kadar sevdiğin biri yatağındaysa, kalbin sessizce göğsünde atıyor ve ne periler, ne de gölgeler odada dolanıyorsa, bu büyük olasılıkla her şeyin yolunda gittiğini gösterirmiş. Sabahın üçünün, insanın kendine en zor yalan söyleyeceği zaman olduğunu anlatırdı."

12 yorum:

Leylak Dalı dedi ki...

Güzel dediğin insan öpsün seni gecenin bu saatinde:))

zero dedi ki...

O da seni öpsün leylakların en güzeli:)

Zeynep Özmen Ünlü dedi ki...

Zerencim,, nasıl bir cümledir bu böyle. Kitap beni kendine çekti. Çok dokunaklı yerlerini yakalamışsın kitabın. Dün Taksimdeydim ve upuzun bir kuyruk vardı. Cesaret edemedim , orada beklemeye. Filmin konusu sıcacık mutlaka sonradan izlemek isterim.

Adsız dedi ki...

Resim kartpostal gibi... Kitap okumak için ne kadar huzurlu ve ne kadar güzel görünüyor... Orada olmak isterdim.
Zevkle okuduğumuz yazılarınız için çok teşekkürler.
Mine

Ece Ekincioğlu dedi ki...

ne doğru bir saptama. kimse sabahın üçünde kendine yalanlar söylemeyez bence. gerçekliğin saati sanki o civarlardadır, güneşle ruhunu kandıramadığın, insanları çevrende canlılık ile dolduramadığın bir saat benim için de...

ekim güzel olsun, bereketli olsun senin de dediğin gibi zerefinom. sonbaharın en tatlısı bu ay. ona şüphe yok:))

Çileksuyu Sibel dedi ki...

Zeren'cimmmm ben o filmide izlemek istiyorum,kitabi da okumak.harika,daha okumadan,izlemeden,en sevdigim kitap ve film arasina girdiler bile:)

Bu arada mail adresini bulamadim ben,sana zahmet bana bir yazarmisin:) sevgiler,ekim guzeli.

Işın dedi ki...

Mutfak sıkıntıları dağıtır, acıları azaltır, bu kesin. Reçel kaynatmak, ekmek yapmak sanki büyü yapmak gibi gelir bana.
Herhalde bu büyüyü çok kişi keşfetti ki mutfakla bağlantılı romanlar arttıkça artıyor.
Çok okumak istediğim bir kitabı ne hoş anlatmışsın yine.
Vee bu film tabii ki benim de dikkatimden kaçmadı. İzleyeceğim 4 filmin arasına giriverdi.
Sonbahar bir sürü yeni kitap, yeni filmle geldi. Güzel geçsin hepimiz için...

yeliz dedi ki...

yakında seni okumayı bırakacağım:P Sen yazıyorsun bir kitabı anlatıyorsun ben o kitabı not alıyorum. sonra da gidip kitabın kendisini alıyorum:)
gecenin bu vakti kahve içmek istemeyince yasemin çayımı aldım yanıma. seni çaysız kahvesiz okumam:)
güzel bir hafta olsun zerencim

BAYKUŞ GÖZÜYLE... dedi ki...

Zerencim sabah uyanınca ilk senin yazını okudum ,diğer bloglara da göz atabildim,dışarı çıkacaktık .Şimdi yorumlayabiliyorum...Ama sabah birden içime bir ferahlık verdin , beni gülümsettin hele ki o kek'in ismi yok mu;bittim buna:)
Ardından kitaptan yaptığın iki alıntı ve senin düşüncelerin ...bu kitabı yakında ben de okuyacağım inşallah...
Sonra bir de aşka acısında insanın kalbi acır dedin ya gerçekten öyledir ,nasıl birşeyse öyle oluyor...
Hayatında hep güzelliklerin olması dileklerimle,mutfak kokuların eksilmesin:)
Bu arda yine fotoyu çok beğendim.

A-H dedi ki...

Offf of bir Leylak Dali bir sen, yazdikca yaziyorsunuz okudugunuz kitaplari, icim kaliyor yahu, nerden bulsam nasil okusam diye debelenip duruyorum simdi buralarda :))
Birde su uykusu kacmis kadin keki ni cok merak ettim coook :)

Sibel dedi ki...

Bu kitap da okuma listemde Zerenciğim yaa!! Şimdi aylık siparişimi henüz almışken yine kurtlandırdın içimi! Nasıl Eylül sonunu bekleyeceğim ben? Film Ekimimiz daha başlamadan biletleri bitti bu sene:( İzlemek istediğim ve gidebileceğim saatlerde hiçbir filme bilet bulamadım:(

zero dedi ki...

Zeynepcim Venedik'te Bin Gün arada inanılmaz vurucu cümleleri olan sakin, hafif meltem rüzgarı gibi bir roman, fırsat bulduğunda tavsiye ederim. Filmekimi'nin biletleri anında tükenmiş, ben de ilk gün biletix'den almamış olsam alamayacaktım muhtemelen.

Sevgili Mine, ben teşekkür ederim güzel sözlerin için. Evet, resimdeki yer gerçekten çok keyiflidir. Resimdeki o anlardan ben de inanılmaz keyif almıştım. Arada kendime böyle anlar yaratınca işte mutluluk bu sanırım diyorum.

Ecem, ekim gerçekten güzel bir ay yaa:)

Sibelcim filmi izleyince yazacağım iyişallah, evet kitabı da tavsiye ederim:) çook öptüm seni

Işıncığım, insanlar artık rutin koşurmacalarının ötesinde yaratabilecekleri, kendilerini doğaya yakın hissettikleri uğraşların peşindeler. Ben mutfağın kıymetinin biraz da bu yüzden arttığını düşünüyorum. Çalışma programımdan, zaten Filmekimi'nde başka film izleyemeyeceğim belli oldu. iyi ki bunu hemen 1 ekim'de almışım. sevgiler canım:)

Yelizcim valla hiç şansın yok, kapıdan giremesem bacadan girerim yine de okuturum sana kendimi :)))

Sevgili Nathalie, aşk garip bir şey. İyi ki öyle her dakika olan bir şey değil de dayanabiliyoruz bir şekilde. Yoksa nasıl dayanır ki insan vücudu buna:) benim böyle abuk subuk isimli çok tarifim vardır ama uykusu kaçmış kadın keki en sevdiklerimdendir:) seni çok çok öptüm canım.

Sevgili A-H valla bize değil de, kitaplara yetişilmiyor inan bana. Ben de aynı dertten muzdaribim:) İnan uykusu kaçmış kadın kekinin merak edilecek bir yanı yok, gece uykun kaçsın, kek yap al sana uykusu kaçmış kadın keki:))

Sibelciğim, valla ben çalışma tempom yüzünden zaten başka film izleyemeyeceğim, anlaşıldı. Ama biletler hakikaten inanılmaz çabuk tükenmiş. Venedik'te Bin Gün abartılmayacak ama çok sevimli bir roman. Çok güzel cümleler bırakıyor insanda:)