23 Haziran 2008 Pazartesi

En Sevdiğim Filmler -2-

NOEL BABA'YA YENİDEN İNANMAK

Kendi akrabalarınızı seçebilmek için size üç isim belirleme fırsatı veriyoruz deselerdi, hiç düşünmeden ilk sırada söyleyeceğim isim Hayao Miyazaki olurdu. Anime ve manga ustası, hayalgücünün sınırlarında dolaşmaktan heyecan ve mutluluk duyduğum Japon dahî... Evet, kesinlikle onunla akraba olmayı çok isterdim, belki bir yerlerden ustalığı ve dahîliği bana da bulaşırdı ümidi ile.

Kim ne derse desin, çocukların hayalgücü zenginliğine biz yetişkinlerin erişmesi çok zor. Ne zamanki Noel Baba diye bir şeyin olmadığını, bunun sadece inanmanın hoş olduğu bir masaldan ibaret olduğu gerçeğini farkediyoruz, o zaman kopuyor çocukluk hayallerimizle olan tüm bağlarımız.

Kendini sürekli o masal dünyanın içinde tutmaya çalışan, masal kitaplarının olduğu raflara uğramadan kitapçılardan kesinlikle çıkmayan biri olarak Hayao Miyazaki'nin dünyasında kaybolmamam mümkün değil elbette. Eğer şimdiye kadar o dünyaya bir şekilde dahil olmadıysanız, bir yerinden muhakkak o kapıyı aralamanızı şiddetle tavsiye ederim.

Ama öncelikle iki tanesi var ki, benim tavsiyem Miyazaki açlışınızı onlarla yapmanız olacaktır. Çok fiyakalı bir açılış olacağının garantisini veririm. Küçük Cadı Kiki (Kiki's Delivery Service) ve Komşum Totoro (My Neighbour Totoro), benim çocukluk, gençlik ve eminim ki yaşlılık dönemlerimin de büyülü sığınakları oldu ve daima da olacak.

Bilmiyorum, bedeninizin her zerresi ile bir film ya da kitaptaki hikayenin bir parçası olmayı dilediğiniz mi hiç? Söylemeye herhalde gerek yok ama benim sayamayacağım kadar çok gelir bu başıma. Ama Kiki ve Totoro'da olduğum gibi özellikle canımın sıkkın olduğu, bu 'gerçek' dünyadan bunaldığım zamanlarda istisnasız hep kaçıp sığınmak istediklerim belirli ve az sayıda oldu. Çünkü hep iyi gelmiştir bu filmler bana. Duru ve onarıcı bir tarafları vardır bu filmlerin ve her seferinde o duruluk tarafından onarılmıştır ruhumun kırık parçaları.

Bir de düşlemeyi sevdiğim bir hayali yaşatmıştır bu iki film bana. Bir karesinin bile çocuğunun ruh sağlığını etkilemesi endişesi taşımayan anne Zeren'in, çocuğu ile Miyazaki Amca'sını tanıştıracağı ânın düşü... Ben bu düşü hep çok sevdim. Ve ister hayalperestlik deyin ister saçmalık, ben Noel Baba'ya inanan çocuklar yetiştirmek istiyorum. Çünkü ben hâla Noel Baba'ya inanıyorum; bu inancı çok seviyorum...

4 yorum:

Tijen dedi ki...

E hadi bekliyoruz seni buralara Zero!
Mutfaklardan Taşan Öyküler senin yuvanda çok mutlu olacak biliyorum. İyi okumalar...

Ordanburdanhayattan dedi ki...

Canım benim ya,insanın çocuğuyla oturup da böyle şeyler izlemesi gerçekten büyük keyif ama artık doğru yapımlar da çok yok.hep şiddet içerikli bağırış çağırış filmler çizgi filmler.ben de heidi severim mesela,hep onun yerinde olmak istemişimdir,geçenlerde bir kanalda rastladım izledik Tuğra ile.onun da hoşuna gitti:)

edoras dedi ki...

spirited away ve howl's moving castle'ı da unutmamak lazım :)
bu arada blograzzi'de gunun blogu olmussunuz (haberiniz yoksa ilk haber benden olsun :p), gercekten hos bir blog. takibe almam icin miyazaki ve paris je t'aime'i aynı sayfada gormek sahsen bana yetti zaten :)

Fortunata dedi ki...

Harika bir tesadüf oldu bu blog, muhtemelen sık sık uğrayacağım. Sevgiler..