6 Mart 2011 Pazar

Mutfak hikayeleri bilmem kaç!

"Yorgunluğun yüreğinin içerisine girmesine izin verme... Yorgunluk insanın vücuduna hükmedebilir ama yüreğimin bana kalmasını isterim." diyor tanıdık satırların çok sevgili yazarı Murakami. Her zaman olduğu gibi tam üzerine bastın dedirtiyor, yine cümlelerinde insana kendini bulduruyor.

300 kilo domates, 60 kilo soğan, 40 kilo elma, 100 kilo lahana, 500 adet burger köftesi ve 100 küsür kilo pizza ve focaccio hamuru ağırlığında geçti koca bir hafta. Hazırlık merkez mutfağında çalışmak, her soyulan, doğranan, tartılan şeyin kilolarca olması anlamına geliyor. Az olan hiç bir şey yok. Zira tek bir restoranı değil, tam beş adet restoranı besleyen bir mutfak burası. Dolayısıyla kilolarla çarpıldım, kilolara bölündüm, kilolarla toplandım tüm hafta. Beden yorgunluğu derseniz ziyadesiyle, ama yürek yorgunluğundan eser olmadığını söylememe gerek yok sanırım:)

Ama ne yalan söylemeli a la carte restoranın gözünü seveyim. Tüm heyecan, aksiyon, adrenalin orada. Bir hafta boyunca kilolarca domatesin, soğanın, köftenin, hamurun arasında fırsat buldukça kendimi a la carte'a attım, 10 dakika olsun oradaki heyecanı soludum, yoğun saatlerde ardı arkası kesilmeyen sipariş fişi seslerine kulak kabarttım. Neyse ki sadece bir hafta olan hazırlık mutfağı macerasını tamamladım ve soğuk istasyonuyla stajımın ikinci ayına merhaba diyorum yarın.

Gariptir ki mutfak maceram kendimi tanıma anlamında inanılmaz bir pencere açıyor her geçen gün. Heyecana, rutin olmayana, adrenaline bu kadar düşkün ve yatkın olarak tanımlamazdım pek kendimi. Meğer içimde kapalı bir kutunun içinde açılıp dışarı fırlamayı bekleyen kocaman bir heyecan topu gizliymiş. Şimdi o top tüm benliğimi kaplamış durumda sanki.

Çok sevdiğim bazı arkadaşlarımın cumartesi akşamı hem elimin değdiği bir şeyler yemek hem de beni görmek için süpriz bir şekilde NumNum'a gelmeleri de ayrı bir keyif oldu benim için. Yıllar boyu birlikte neler neler yaşadığımız, kendi evimde kimbilir kaç kere keyifli sofralarda toplaştığımız arkadaşlarımın şimdi orada salonda tam karşımda oturuyor olmaları, pizzalarımdan yerken yüzlerindeki keyfi izlemek ve tüm yaşadığım bu sürecin uzaktan takipçileri olarak bunca zamandan sonra onları böyle profesyonel bir mutfakta ağırlamayı başarabilmek... Hayatın bana sunmuş olduğu süprizlere şöyle iki dakika olsun durup düşündüğümde koca bir gülümseme gönderiyorum.

Mutfak/ev istikâmeti arasında arada direksiyonu sinemaya çevirmekse bu aralar en büyük keyif... Black Swan, sadece izlediğim cuma akşamıma değil, aklıma gelen her âna damgasını vurdu resmen. Darren Aronovsky kadar saplantıları böylesi etkili anlatan kaç yönetmen var? Hani bazı yemekler vardır; tarifsiz, genzi fena yakan bir acısı vardır ama o kadar lezzetlidir ki yemeden duramazsınız, kendinizi tutamaz, ağız burun yana yana yersiniz. Böyle bir tat bıraktı bu film bende. Natalie Portman bilesin, o kırmızı gözlerin hiç çıkmayacak aklımdan!

İki de defter aldım bu hafta kendime. Birinin üzerinde Paris, birinin üzerinde Venedik karikatürleri... Baharda, tüm bu süreci tamamladığımda kendime vermeyi planladığım yollarla bezeli bir armağanın izdüşümlerinin yazılması için bir süre daha çekmecede bekleyecekler ama diyoruz ya zaman denen meret pek bir hızlı geçiveriyor diye, biliyorum ki yine geçecek ve ben onları bavuluma yerleştirdiğim günü de buraya not düşeceğim. Ama şimdi varsın biraz beklesinler. Benim daha bu iki ay içinde tadılacak ve keyfi sürülecek nice günlerim var!

5 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

güzel Zeren,
beden yorulsun..beden yoruldukça, atarsın, hafiflersin, bedensel anlam kazanıp seni yoran herşey anlamsızlaşmaya başlar..Böyle böyle ruh ortaya çıkar.Çoşku ortaya çıkar...

Aynı yogadaki gibi... Görünen bedensel bir etkinlik.. Bazen yüzümden akan terden önümü göremem, bazen duruşun içinde titremeye başlar başparmağım... o anda başka bir yerdeyimdir ben..

Yaptığın işi, kilolarca yemeği, kestiğini, yoğurduğunu, yorgunluğunu keyifle okuyorum. Biliyorum ki, tüm bunların ötesinde çok güzel bir yere varıyorsun. Katman katman soyuluyorsun.

Öpüyorum seni... Özledim ama biliyorum ki, özlemekte sevginin getirisi...

Unknown dedi ki...

ne mutlu sana arkadaşlarının senin elinden yedikleri pizzaların beğenilmesi çok güzel yerlerde olacağını hissediyorum burdan Zeren :) hadi bu hafta da sana kolay gelsin bol şans sevgiler :))

Adsız dedi ki...

Keyif aldığın ve aldığın kadar da yaşatmayı seviyorsun.

laleninbahcesi dedi ki...

Bir gün kısmet olur tadarız inşalah senin lezzetlerini Zerocum .
Zaman öyle hızlı geçiyor ki gerçekten , bir bakmışsın ki projesini yaptığın utfağın sahibi olmuşsun...

Tüm sevgimle

Unknown dedi ki...

hayirli haftalar:)