21 Ağustos 2010 Cumartesi

Öylesine...

"Bence Prag'a yalnız gitmelisin sen.
Şimdi yazını okurken öyle olması gerektiğini hissettim.
Eğer ayarlarsam söz geleceğim ama bence yalnız olmalısın.
Bir defter, bir fotoğraf makinesi ve sen..."

Böyle yazdı Ece'm son yazımı okuduktan sonra.

Belki de, dedim ben de. Belki ben de Nazlı Eray gibi eski dünyaya girişimi yalnız, sadece ve sadece kendim olarak yapmalıyım. Belki bunu bekliyor o da. Şimdiye kadar hep çoğul olarak gitmeyi planladığım için gerçek olamadı. Kimbilir, her şey de olduğu gibi bunu da zaman gösterir. Çünkü yeni bir yolculuk girişimi için henüz biraz daha vakit var.

------------------------------

"Çember kapandı" diye yazmış yine eski bir dost, özel insan... Evet, uzun bir zaman önce açılan çember kapandı hayatımda. Süreç ilerlerken çemberin içinde tutamadıklarım, kayıplarım oldu. Her türlü ruh halinden geçtim. Acı, hüzün, özlem, öfke, aşk, gurursuzluk, nefret, pişmanlık, kızgınlık, kırgınlık, suçluluk... Hepsi bir bir adını kazıdı içime. Kimi gün sadece biri, kimi gün hepsi bir arada... Çemberin kaçınılmaz adımlarıydı bunlar. Ama sonunda hepsinin birden hazmedildiği, sukünetin geldiği, her şeyin acısıyla tatlısıyla bana ait ve o yüzden de çok özel olduğu gerçeğinin kabul edildiği noktaya gelindi ve çember kapandı. Bunlar olmasa bugünkü ben'e ulaşılamazdı.

------------------------------

Ursula K. Le Guin'in Güçler kitabında kurduğu dünyanın insanları, her biri kendine has 'insanüstü' güçlere sahip olarak gelirler dünyaya. Kimi hatırlama ve bir kere gördüğünü asla unutmama, kimi geleceği okuma, kimi yeryüzünde anlatılagelmiş tüm hikayeleri bilme ve paylaşabilme gücüne/yeteneğine sahiptir. Kimi bilgece, kimi ürkütücü, kimi daha asil görülen güçler...

Bu romanı benim için özel yapan çok fazla şey var. Ama en özeli sanırım şu: okuyuşumun üzerinden geçen tam bir yıl boyunca hikayesini aklımdan hiç çıkarmadığım romanın kahramanı Gavir'in, gücünün büyüklüğüyle sarhoş olup kendini kullandırtmaktansa kendini bulabilmek ve gerçekten kendisi olarak yaşayabilmek için durmak yerine gitmeyi, sabitliğin konforu yerine direnmeyi ve değişimi, hareketsizliğin yanıltıcı güveni yerine hareketin heyecanını tercih etmesi oldu.

Bu roman, Ursula'nın pek çok romanı gibi müthiş bir fantastik zeka ve kurgunun ürünü. Ama yine Ursula'nın tüm romanlarında olduğu gibi ne kadar fantastik olursa olsun referanslarını tamamıyla hayatın kendisinden alıyor. Her birimiz belli güçlerle geliyoruz aslında hayata, Güçler romanının kahramanları gibi. Sahip olduğumuz güç ya da güçler elimize tutuşturulmuş bir kağıt parçasında yazılı olarak sunulmuyor da, zaman içinde keşfetmemiz isteniyor. Gözünü ve gönlünü biraz daha açık tutanın, cesaretli olmaktan, sorgulamaktan çekinmeyenin, itaat etmektense direnmeyi, düz cümlelerdense soru işaretlerini tercih edenin keşfi biraz daha çabuk, engin ve bilinçli oluyor.

Ama en güzeliyse insanın kendisini tanıma macerası olan şu hayatta, gerçekten gücünü keşfettiği anlar sanırım. Daha dolu, dik ve bir tuğla daha koyabilmiş olmanın hazzıyla devam edebilmenin ve bundan sonrasına da hazırlıklı olmanın hazzı, güveni...

Bilmem hiç gücünüz/güçleriniz üzerine düşündünüz mü? Sahi nelere muktedirsiniz şu hayatta?

Son cümlem bu muhteşem romandan altını çizdiğim bir cümle olsun:

"Talih, duaları sadece sağır kulağıyla dinlermiş." Ama yine de dinlermiş. O yüzden dilemekten, dua etmekten, istemekten ve bunun için çaba göstermekten vazgeçmek yok:)

4 yorum:

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

Sevgili Zero, o cumlenin altini bir kere degil, iki kere cizmeli, hatta her sabah uyanir uyanmaz, yeniden yeni bir kalemle, baska bir renkle cizmeli...
Sevgiler

Ece dedi ki...

pes etmek yok.
umutsuzluk yok.
dua etmek, dilemek en güzeli...
ben küçükken yatmadan önce her gece 3 dilek tutardım. Birinci dilekten sonra, ikinci dileğim "kendime 5 dilek daha diliyorum" olurdu. Dilek hakkımda dilek sayısı arttırma olayım ancak uykuya dalınca biterdi... Bu alışkanlığımı tekrar kazanmalıyım sanırım.
ps: seni çok seviyorum zerenimoo

laleninbahcesi dedi ki...

Sevgili Zero, hayatıma her giren insan şüphesiz bir şeyler katmıştır bana ama senin kattıkların benim en hoşuma gidenler:))
Mesela Kirpinin Zerafetini paylaşmak mesela HARUKİ MURAKAMİ gibi ...sanırım sıra Ursula'da:)) galiba bazı şeylere direniyorum ben... uzun bir süre fantastik roman okumadım mesela sonra talihsiz serüvenler dizisi geldi... çocuk kitaplarıydılar ama ilgimi çektiler... demek ki özel güçlere ilgi duyuyormuşum dedim... Şimdi ilk dışarı çıktığımda bir Ursula K. Le Guin kitabı almak... Hangisinden başlamamı önerirsin.

Tlihin kulağı sağırsa biz de daha yüksek sesle ederiz dualarımızı...

Sevgilerimle

zero dedi ki...

Sevgili Mehtap katılıyorum sana, rengarenk etmeli bu cümlenin üzerini çize çize:)

Ecem benim, ben seni ne kadar çok seviyorum peki:) Gece yatmadan önce böyle güzel bir dilek seramonisi de ancak senden beklenirdi zaten:) bence ben de kazanmalıyım bu alışkanlığı...

Sevgili Lale, ne güzel şeyler yazmışınız, kendimle gurur duydum böyle güzel şeylere vesile olabildiğim için hayatınızda:) Ursula'ya Batı Sahili Yıllıkları serisiyle başlamanızı tavsiye ederim. İlk kitap: Marifetler. İkinci kitap: Sesler. Üçüncü kitap: Güçler. Marifetleri beğenirseniz diğer ikisini hemen okumak isteyeceksiniz zaten:) ben çok keyif alacağınızı hissediyorum. Bunu da paylaşabilecek olmanın heyecanı şimdiden sardı beni:) sevgiler