14 Haziran 2010 Pazartesi

Zarif kirpiler ve öngörülemeyen hayatlar

Kirpinin Zarafeti... İlkokul dörtten bu yana tam gaz devam eden okuma serüvenimin doruk noktasını yaşadığım romanlardan biri... Daha onuncu sayfada satırların altını çizmekten vazgeçtiğim roman... "Hangi birini çizeceğim yahu" diyerekten...

Geçen yılın eylülünü birlikte karşıladığım roman... Hayatımdaki tüm değişimlerin yaşanmaya başladığı o tek başına geçen 4 günlük tatilin dönüş yolunda başladığım roman... Bana nasıl bir klavuzluk ettiğini şimdi dönüp baktıkça daha da iyi anlıyorum.

Biraz evvel filmini de izlemiş olma keyfine varmış biri olarak girdim evimden içeri. Şu anda bu satırları yazarken bir yandan da kitabı okşuyorum yeniden; sayfalarını karıştırıyorum. Etkisini zerre kaybetmemiş o satırların perdedeki karşılıklarını, Renêe ve Bay Kakuro'nun o aklımdan hiç çıkmayan film izleme bölümünün perdedeki yansımasını düşünüyorum. Ve daha pek çok şeyi...


Elimdeki kitap oldukça yıprandı, üstelik bendeki geçmişi sadece bir yıl. Ama bu kitabı okuduktan sonra o kadar çok insanla paylaştım ki, farklı farklı insanların çantalarında, parmak izlerinin altında ister istemez bir yıpranmaya maruz kaldı. Ne gam! Herkes okusun istedim bu romanı, herkes... O yüzden bu, okunmuşluğun yıpranması, paylaşılmış olmanın. Daha da fazla eskise keşke, yenisini almak çok mu zor?

Üstelik bir dönem kitap okumayı seven dostlara armağan listemin en başında da hep bu kitap yer aldı. Onlardaki izleri takip etmek, benimkilerle karşılaştırmak, bazen sıkılıp bunaldığımız, bazen ufak muzurluklarla neşe katmaya çalıştığımız ofisimizde bol çaylı kahveli sohbetlerin baş konusu yapmak...

Nasıl da mutlu olmuştum iki hafta önce Ören'deyken filmin vizyona girmiş olduğunu görünce... Gerçi filmin, ilk başta Kirpinin Zarafeti'nin filmi olduğunu anlamadım çünkü isim Türkçe'ye çevrilirken yine bir katliam yapılmış ve Yaşamaya Değer adıyla vizyona sokulmuştu. Yani bunu yapanı hakikaten şiddetle şiddetle kınıyorum! Ama elbette bu ihanete ne kadar sinirlenmiş olursam olayım, filmi izlemeye gitmem kaçınılmazdı.

Romanları sinemaya aktarmak her zaman tehlikeli bir iştir. Romanı okumuş, üstelik de sevmiş bir okuyucuya filmi sevdirmek de... Bendeniz de bu konuda en zor beğenenlerden biriyidimdir. Edebiyat uyarlamaları söz konusu olduğunda tüm yırtıcılığımla kitapları savunur, senaryoda yaratıcılık yoksunu (ya da belki de tembel de diyebiliriz) senaristlerin kitapları birebir aktarma uğruna sinemanın tüm silahlarını ve gücünü kuma gömdüklerini iddia ederim. Elbette sevdiğim birkaç istisna vardır ki, bu konuda asla peşin hükümlü olmadığımın da kanıtıdır.


Peki Kirpinin Zarafeti'nin beyazperde macerasını sevdim mi? Evet, kesinlikle evet! Elbette romanın beni doyurduğu kadar doyurduğunu söyleyemem ama tek başına, romandan bağımsız bir şekilde filmi çok sevdim. Bu kadar merakla beklediğim, kitabına hayran olduğum bir filmi, çok çok berbat olmadığı takdirde sevme ihtimalimin olduğunu zaten biliyordum. İtiraf ediyorum, bu konuda çok objektif olmayabilirim:) ama gerçekten yönetmen Mona Achache fena iş çıkarmamış.

Geçen yıl Kirpinin Zarafeti'ni okuduktan sonra romanın içindeki bir bölümden yola çıkarak "Yazgısı öngörülemeyen hayatlar" başlığıyla bir yazı yazmıştım. O günden bu güne hayat bana öngörülemezliği konusunda öyle dersler verdi, öyle kanıtlar sundu ki, şimdi sanki bu kitabı bir şeylerin habercisiymiş gibi görüyorum. Ben daha henüz farkında değilken bir süreci başlatan, hem iyi hem kötü şeylerin de olduğu ama belki biraz zaman geçtikten sonra aslında olan her şeyin iyiliğimiz ve arınmamız için olduğunu anlayacağımız bir süreç...

Madem öyle son satırlar da kitabın kendisinden olsun:

"...Bayan Michel de kirpinin zarafeti var: Dışarıdan dikenlerle zırhlı, tam bir kale, ama bence içinde kirpiler kadar doğrudan bir rafinelik var. Kirpiler haksız yere duyarsız, uyuşuk görülen, şiddetle yalnız ve korkunç bir şekilde zarif hayvanlar".

Bir kirpi bundan daha zarif bir şekilde anlatılır mı bilmem. İşte bu yüzden bu filmin adına dokunulmamalı!

16 yorum:

laleninbahcesi dedi ki...

Ben siz Ören'deyken izledim filmi... Aynı duyguları paylaşmışız. Ben de sizin gibi filmin adının bu şekilde değiştirilmesine çok kızdım. Hem de Fransızca Kirpi olarak çevrildiği halde. Adı kitaba ve filme ne çok anlam katıyor halbuki. Yazımı okudunuz mu bilmiyorum http://laleninbahcesi.blogspot.com/2010_06_07_archive.html Giderken bardak termosuma yasemin çayı koydum ve nasıl bir keyifle izledim anlatamam...

Sevgilerimle

Leylak Dalı dedi ki...

Kitabı ben de okumuş ve çok sevmiştim, filmi Lale'den duyunca hemen hareketlendim ama ne yazık ki Antalya'da oynamıyor. Merak ve sabırsızlıkla DVD sinin çıkmasını bekliyorum ben de, sinema dışında film izlemekten zevk almasam da.

Nazlı Eray'ın Prag'da geçen bir kitabını okudum geçenlerde ve bloga tanıtım yazısı yazdım. Bilmiyorum okudunuz mu? Prag sevginizi bildiğim için yine de linkini vereyim, hoşunuza gidebilir.

http://leylakdali.blogspot.com/2010/06/kayip-golgeler-kentipragnazli-eray.html
Sevgiler...

zeynep dedi ki...

Zerencim, şu an okuduklarıma inanamıyorum :))) Çok merak ediyorum filmi. Beğenmişsin de İstanbul'a döner dönmez ilk işim bu olacak!

Brajeshwari dedi ki...

Zerencim
tavsiyelerin cok seviyorum. Hem filmiizleyecegim , hem de kitabı alacagim hemen...

öpüyorum

Imge dedi ki...

Zeren selam,

Şu an elimdeki kitaptan bahsettiğin için yazının tamamını okumadım.. Gerçi sonuna yaklatığım için büyük bölümüne de göz gezdirdim.. Girişteki üç satırına kesinlikle katıldığımı söylemeliyim.. Ben de not defteri aldım yanıma ama neyi not edeceğimi şaşırdım doğrusu..:))Filmi olduğunu bilmiyordum ama.. sayende öğrenmiş oldum. İlk fırsatta alacağım..
SEvgiler..

Adsız dedi ki...

Zerencim kitap hala kütüphamende, bir türlü sıra gelmedi. Ama filmini izlemek de şart oldu bana. Paylaşımların ççok güzel, yazıların harika, ellerine yüreğine sağlık canım arkadaşım.

Ayşe'nin Kitap Kulübü dedi ki...

Merhabalar;

Bu kitap bizim kitap kulübünde sunumu yapılan bir kitaptı ve ben o zaman da demiştim şimdi de tekrarlıyorum: Çom güzel bir kitaptı hele bu kitabı lise veya üniversite başlarında okusaydım başucu kitabım olurdu.

Filminin çıktığına sevindim..İlk fırsatta izleyeceğim.
Sevgiler
Billur

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Zerocuğum,
Filmi tesadüfen gördüm, neredeyse. Seyrettiğim için çok mutlu oldum.
Kitabını sonradan öğrendim. Kitabını alıp okumak farz oldu artık! :))
Film isimleriyle ilgili düşüncemiz örtüşüyor, birilerinin kafasına esen Türkçe adı filmlere koymasını önlemek lazım, kesin!

Tijen dedi ki...

Tabii Ören'de gösterilmiyordur değil mi bu film? Yani gösteriliyor olaydı ben de izleyebilirdim belki...

Derinden dedi ki...

inanın sizin bu yorumunuzdan sonra hemen gidip aldım ve şuan elimde okuyorum.Sizin önerilerinizi ben çok önemsiyorum çünkü derinlikli yazılar yazıyorsunuz bu da sıradan okur olmdağınızı gösteriyor.

Syhn dedi ki...

ne yapsam?
filmi mi izlesem kitabı mı okusammmm...
senin gibi önce kitap sonra filmi yapsam tersini yapmakta ghiç ii değilim çünkü..

www.macerakitabim.com dedi ki...

Selam..Filmi gösteren bir sinema bulamadım ne yazık ki ama kitabı hemen aldım ve kendisi ilk okuyacağım kitaptır.Bu kadar beğendiğiniz için de yavaş yavaş okuyacağım bende,keyifle.

Sibel dedi ki...

Zerenciğim, senin bu yazının ardından ilk okunacak 2 kitaptan biri olarak listeme aldım bu kitabı. Tatil dönüşünde de yolda başladım okumaya. Epeyce uykusuz bıraktı beni gece yolculuğunda.. Çok güzel çok! Teşekkürler canım..

nehircce dedi ki...

Zeren niye yazmıyorsun ?herşey yolunda mı ?

Adsız dedi ki...

filmi ne güzeldi ama tam kokuro'nun hayatı yeniden başlıyorken, bitmeseydi keşke. kadınınki hele, çöp atarken bitmeseydi olmaz mıydı? ölüm trajik bir şey. sevdiklerini görememek ve onların seni görememesi dedi çocuk en son.
ve en sıradan insanların içindeki incelikler ve zerafet, dikenlerin altını göremeyenler için ne acı, görebilenler içinse ne büyük sürpriz.
hayat güldürdüğü kadar mı ağlatıyor, hep ağlayana sürprizler sunup önce, sonra elindekini trajikomik bir biçimde mi alıyor? filmin sonu çok içimi acıttı, kitabı okumadım daha umarım ondaki son da aynı değildir.
seçoş

Kontrast dedi ki...

Televizyonda yayınlanacakmış oradan izleyeceğim filmi ben de, merakla bekliyorum geç kalmış olsam da. Yazınızı çok beğendim. Kaleminize sağlık...

Edebiyatla kalın...