"Bir anlatsam hayatım roman olur" diyenlerden değilim. Başlıktan bunu anladıysanız hemen uyarayım ki hakkımda böyle yanlış şeyler düşünmeyin. Tam tersine, eğer biri size böyle bir cümleyle başlayan bir söylev çekmeye hazırlanıyorsa siz de benim gibi yapın ve köşe bucak o insandan kaçın. Zira hayatı değil roman, tek bir cümle bile etmeyecek insanlar çok fazla söyleye söyleye bu cümlenin de içi boşaltıldı.
Ama mesela hayatı roman olan değil de, çizgi roman olan biri daha çok ilgimi çekerdi ne yalan söylemeli. Arada bir kendi beynimden geçenleri de böyle 'plop' diye açılan bir baloncuğun içinde sıralanmış olarak görmek çok isterdim doğrusu. Ne biliyim, hayat daha renkli ve komik olurdu sanki:)
Yıllar evvel (2003 yılında) ünlü Amerikan çizgi romanı American Splendor'ın filminin çekileceğini duyduğumda nasıl mutlu olmuş ve heyecanlanmıştım. Ve filmi izleyince mutluğum ve keyfim daha da artmıştı çünkü filmin bir çizgi roman uyarlaması olduğu unutulmamış ve çizgi roman ruhu bütün filme yansımıştı.
Kağıt üzerine çizilmiş ne varsa toplamış, manyak derecesindeki çizgi roman koleksiyoncularından değilim ama olmayı kesinlikle çok isterdim. Ne yazık ki çizgi roman bilincim biraz ileri yaşlarda geliştiği için koleksiyonculuk boyutunda çok geri kaldım ama son derece iyi bir okuyucu olduğumu da söylemeden geçmeyeyim. Çizgiyle desteklenen bu hikaye anlatımının beni hep başka bir boyuta taşıdığını hissettim. Bu iki sanatın birleşimini daima muazzam ve heyecan verici buldum. Çok sevdiğim iki şeyi, okumayı ve izlemeyi birleştirdim ama hayalgücümü es geçmeden, üzerine basmadan, tam tersine onu daha da çok besleyerek, büyüterek.
Yıllar evvel hep gittiğim Kadıköy'deki şirin bir kitapçı dükkanındaki görevli çocuğun "en meraklı ve en heveslisine vereceğim" diye bir köşeye sakladığı "Hobbit" çizgi romanını bana verdiği gün hayatımdaki en mutlu anlar sıralamasında kesinlikle üst sıralarda yer alır. Benim sevgili koca ayaklı minik kahramanlarım Hobbitler yaşamlarının tüm renkliliğiyle çizgi roman olarak sayfaları süslemişlerdi ve o çizgi roman artık benimdi. İyi bir para bayılmıştım, hatırlıyorum ama ne gam! Bir, çizgi roman karakteri gibi topuklarım popoma değerek zıplamadığım, bir de adamın boynuna sarılmadığım kalmıştı.
Sonra yine Beyoğlu'nda bir akşamüstü en sevdiğim kitapçı Robinson Cruise'da arkadaşım Ayça'yla dolanırken onun, raflardan birinde, hayatımın yazarlarından Paul Auster'ın en sevdiğim kitaplarından Cam Kent'in çizgi romanına rastlaması ve bana göstermeden çaktırmadan alıp kitapçı çıkışı bir kafede bana armağan etmesi, benim için inanılmaz mutlu bir andı. Yine topuklarımı popoma deydirecek kadar zıpla(ya)mamış ama bu sefer Ayçacığım'ın boynuna kocaman sarılmıştım:)
Daha böyle o kadar çok an ve beni benden geçiren çizgi roman sayabilirim ki size, keyif veren sahaf ve kitapçı keşiflerinde bulunup çantaya atılmış ve günlerce satırlarında ve çizgilerinde kaybolunmuş... Anneannemin yeşillikler altındaki balkonunda iki sandalyeyi birleştirerek kendime keyifli bir oturma yeri hazırlayıp serin serin az mı keyfini çıkardım o güzelim Corto Maltese'lerin. Aşık olduğum ilk çizgi roman karakteri de o değil miydi ki? Vallahi de billahi de, ne Teksas ne Tommiks, hiç birine vermedim gönlümü ama bir gün denizci kasketi, upuzun boyu ve hülyalı bakışlarıyla Maltalı bu denizciye kaptırıverdim gönlümü.
Ve bugün de beni böylesine mutlu eden bir haber okudum Sevin Okyay'ın yazısında. Aslında haber çok yeni değil, birkaç haftadır kitap eklerini takip etmeyi ihmal etmemin sonucu ben yeni öğreniyorum belli ki ama olsun, geç olsun da güç olmasın diyelim ve bu muhteşem, müjdeli haberi paylaşalım: NTV Yayınları dünya klasiklerinin önde gelen eserlerinden bazılarını orjinal metinlerine sadık kalarak çizgi roman olarak basıyor!!! İlk eser Macbeth, Sevin Okyay'ın çevirisi ve Jon Haward'ın çizimleriyle kitapçılarda çoktan yerini aldı. Ama daha durun! Heyecan bununla da bitmiyor. Bundan sonra neleri basacaklarını duyduğumda, bu haberden sonra bugün hiç bir şeyin beni mutsuz edemeyeceğine çoktan karar vermiştim bile. Kafka'nın Dava'sı, Savaş ve Barış, Suç ve Ceza, Sefiller (çığlık atabilirim:)), Büyük Umutlar, Frankenstein, Dorian Gray'in Portresi, Drakula, Madame Bovary, Dr. Jekyll ve Mr. Hyde, Odysseia... İyi, bu haber beni bayıltmadı:) (Vallahi abartmıyorum, öyle böyle değil, çok sevindim).
Bugün mutlu bir gün! Tarafımdan tarihe not düşülmüştür. Daha geçen gün arkadaşlarla Türkiye'deki çizgi roman kültürünün zayıflığı ve çeşitsizliği üzerine bir konuşma yaparken böyle bir haber almak beni o kadar mutlu etti ki. Artık çizgi romanın sadece Teksas, Tommiks, Örümcek Adam, Batman vs.'den ibaret olmadığı (bunları yermek için söylemiyorum, tam tersine kendi türleri içinde muhteşemdirler, ama işte kendi türleri içinde), her konunun ve hatta bu örnekte olduğu gibi klasiklerin bile çizgi romanının olabileceği, çeşitsizlikten kurtulmamız gerektiği kabul edilmelidir. NTV Yayınları'nı da böyle başarılı bir girişimde bulundukları için tebrik etmek gerek.
Şimdi akşam Beyoğlu'na gidilecek, en sevdiğim kitapçılardan birinden Macbeth alınacak, sonra ayaklarım beni nereye götürürse bir kafede mola verilecek ve çizgilerin dünyasında bir 'göz' olunacak!
Pakize Barışta'nın dediği gibi "artık Macbeth'in elindeki kanı görüyoruz".
12 yorum:
harika bir haber Zerenciğim,ben de yeni duydum,hemen edinmek lazım. ben ilk kitap okumaya çizgi romanlarla başlamıştım. amcamın koca bir teksas,tommiks ve red kit kolleksiyonu vardı:-)ilkokula gidiyordum, çok keyifliydi:-)keyifli okumalar diliyorum.sevgilerimle...
Çok güzel bir haber Macbeth almaya gidiyorum yarın ilk iş :)))
mutlu oldum ....
Çok sevindim;paylaştığın haber verdiğin için çok teşekkürler sevgiler
Blogunuzu tesadüfen gördüm ve post konusu ilgimi çekti. Ben de bayılırım çizgi romana. ailecek meraklıyız. Kızkardeşimin eşi bu konuda uzmandır. Hatta "Türkiye'de Çizgi Roman" ve "Çizgili Hayat Kılavuzu" adlı kitapları var çizgi romanın tarihçesini konu alan.
Blogunu sevdim, ben öğretmenim ve bilinç düzeyi yüksek, hayatı güzel sorgulayan ve bir amacı olan gençleri hep takdir etmişimdir. Blogunun takipçisiyim artık, sevgiler yolluyorum sana...
Ben de çok severim çizgi roman okumayı. Hatta fotoroman okumuşluğum bile vardır :)))
Ata'yı uzak tutyorum nedense, sanki çizgi roman dünyasına dalarsa diğer kitapları bir daha okumazmış gibi geliyor.
Sevgiler. Özlemişim seni
Neslihancım, ben de hep etraftan aşırdığım Teksas'ları, Tommiks'leri okurdum hatırlıyorum ama ne yazık ki Türkiye'deki çizgi roman kültürü sadece onlarla sınırlı. Halbuki tam bir derya çizgi roman dünyası... zamanla daha da fazlasının kazandırılması dileğiyle diyorum:)
Vlademir, umarım Macbeth'i almış ve daha da mutlu olmuşsundur. Böyle heyecanları paylaşabilmek çok güzel:)
Nehircce, ben teşekkür ederim her zamanki güzel sözlerin için:)
Leylak Dalı öncelikle hoşgeldin. Farkındalığı olan insanların böyle bir sanal ortamda da olsa karşılabilmesi ne güzel. Her şey bir yana, sırf bu nedenle bile çok güzel şeyler kattı bu sayfalar hayatıma. Sevgiler benden:)
Nilaycım, inan ben de bazen yazmayı özlüyorum. Buranın haricinde de yazıyorum sürekli ama bloga yazmadığım zamanlarda da kendimi eksik hisseder oldum. Ama bence Ata'yı kesinlikle uzak tutma çizgi romanlardan. bizlerin çocukken ne kadar da zevk aldığımızı düşün. böyle böyle başlıyor okuma sevdası. Aslında biraz da kasdettiğim buydu benim. Yani Türkiye'de çizgi romanlar sadece Red Kit, Tommiks, Örümcek Adam gibi sadece eğlence yönlü, zaman geçirmelik konularla sınırlı. Bu yüzden de biraz küçük görülüyor. "Amaaan, şimdi zamanımı daha faydalı şeylerle geçireyim" deniyor. Halbuki özellikle de Avrupa'da çok beğenilen, klasik olmuş kitapların bile yazarla anlaşmalı çizgi romanları çıkıyor. Sevin Okyay'ın söylediğine göre bu çalışma da zaten böyle bir arzunun ürünü. Klasikleri okumak istemeyen, sıkılan okuyuculara, çizgilerle farklı bir pencere açmak, onları bu dünyanın içine daha farklı, daha renkli bir yolla almak. Sırf bu nedenle bile beni çok heyecanlandıran bir çalışma oldu:)
gerçekten de çizgi romanlar bir hayat,
onlardan zevk alanlar olarak şanslıyız bence
Zerencim bende okudum o yazıyı ve çok mutlu oldum. Bende çok severim çizgi roman dünyasını. Özelikle de klasiklerinde çizgi dünyasına girmesi muhteşem bir haber. Bende hemen Macbeth'i alıp okumak istiyorum.
Güzel bir yazı olmuş, ellerine yüreğine sağlık.
Zeren'ciğim Sevgili Arsız Ölüm'ü okuduğunu gördüm.keyifli okumalar canım.çok sevdim ben bu kitabı.anlatımındaki farklılık çok etkilemişti beni. Latife Tekin'den okuduğum ikinci kitap, ilk Unutma Bahçesi'ni okumuştum. sevgilerimle...
Sevgili Mavianne, çizgi romanların büyüsünü her keşfetmiş edebiyatsever şanslıdır bence...
Özlemcim çok teşekkür ederim:) bu arada mailine de yarın cevap yazacağım, sakın unuttum sanma:)
Neslihancım, benim de uzun zamandır okumak istediğim ama okuyamadığım bir kitaptı Sevgili Arsız Ölüm. bitmek üzere çok az kaldı. Tam bir dil harikası olduğunu söyleyebilirim zaten. üslup eşsiz ve çok lirik. İnsanüstülüğün ve mistik güçlerin kitaptaki yeri de, bana Yüzyıllık Yalnızlığı hatırlattı fazlasıyla. gerçekten ben de çok keyif aldım:)
Zerencim hayatı film olacak insanlardan değilim, hele çizgi roman hiç olmaz benim hayatımdan. aslında doğruyu söylemek gerekirse hiç de hazzetmem ben çizgi romanlardan, o kdar çok okumaytı sevmeme rağmen demek ki kader bizi birleştirmemiz. ama eşim çok meraklıdır benim de. seni okuyunca şimdi utandım inan neden hiç okumadım diye. sevgiler
ŞİMDİLERDE HİÇÇ,
AMA ZAMANINDA EMİN OL,
GÖZÜMÜ KIRPMADAN SULAR GİBİ OKURDUM.....
TEXSAS- TOMMİX- ZAGOR :)
VS VS..
GIRGIR İSE ELİMDEN DÜŞMEZDİ.
HEY GİDİ GÜNLER. YA..
YAŞAM AKIŞI NEDE ÇABUK DEĞİŞİYOR :(
Yorum Gönder