16 Haziran 2009 Salı

Arınma

Geçtiğimiz haftayı ağır grip, sürekli yatar pozisyonda, bol ilaç ve sebze-meyve takviyesiyle evde geçirdim. Saçma sapan yarışmaların hüküm sürdüğü cennet vatanımızda "volümü en yüksek öksürük yarışması" gibi bir saçmalık daha olsaydı, emin olun hepiniz oyunuzu(!) bana vermek isterdiniz.

Bol bol öksürerek, bu arada ciğerlerimi, kalbimi, beynimi ve bütün göğüs kaslarımı zorlayarak fazlasıyla acı çekmiş olsam da, meğer bu acıların bile sonunda bir hayır varmış.

Meğer her öksürükle, şarıl şarıl akan bir burunla ve bedenimin ağrıyan her köşesiyle, geçtiğimiz aylarda biriktirdiğim tüm sıkıntılar, stresler ve bezginlikler de bedenimi terketmekteymiş. Ve meğer benim böylesi bir arınmaya tahminimin de ötesinde ihtiyacım varmış.

Dün günler sonra ilk defa sokağa adımımı atıp işe gelirken bir mutluluk, bir yaşama sevinci ki sormayın gitsin. Metrobüste yer kavgası için birbirleriyle itişip kakışan koca koca amcaları bile gülen bir surat ve kavgacı insanlarımıza bile kalbimde yer açmış bir 'aptal saflığıyla' izledim. Neredeyse üzülmesinler diye kendi yerimi bile onlara verecektim. Sanki uzunca zamandır sırf bu gittikçe vahşileşen insanlara tahammülümün kalmamasından ötürü uzaklaşmayı, buraları terketmeyi düşünen insan ben değilmişim gibi.

Yani demem odur ki, bu hastalık uzun zamandır ihtiyacım olan ve bana bunu ancak bir tatilin sağlayabileceğine inandığım bir arınmanın vesilesi oluverdi. Neye niyet neye kısmet!

Tatil mi? Bakmayın, o hala en çok ihtiyacım olan şey!:)

9 Haziran 2009 Salı

Gitmek mi zor, kalmak mı?

Shakespear hâla bütün meselenin olmak ya da olmamak olduğunu düşünedursun, benim içinse bütün mesele gitmek ya da kalmak arasında sürüp gidiyor. Birbirinden tamamen farklı iki şeyi ifade eden ve bu iki farklı şeyle de beni büyüleyen/cezbeden/mıknatıs gibi çeken, ama sürekli de hayatımı yönlendirme konusunda iktidarı ele geçirmek için kavga eden iki yaşam hali… İkisi de beş harfli, zıt anlamlı kelimeler işte deyip geçeniniz de olur belki tabi ama benim içimi nasıl bir yapboza çevirdiklerini bir bilseniz, biraz olsun hak verirdiniz eminim.

İçimdeki sorular çok büyük. Hayır aslında büyük değil, ağır… Öyle ki şimdi yazarken bile sıkıyor içimi.

Bu savaşta ‘kalmanın’ yanında öyle güçlü bir müttefik var ki, O, ‘gitmenin’ tarafına geçmediği sürece ‘gitmek’ asla kazanamayacak gibi… Peki ben ‘gitmenin’ mi kazanmasını istiyorum? Bu soruya olan ‘evet’lerimin her geçen gün artıyor olduğunu bilmek mi beni korkutuyor, telaşlandırıyor acaba?

Peki ya O, hiçbir zaman ‘gitmenin’ yanında yer almazsa? Emin olduğum tek şeyse bu soruya vereceğim cevap aslında. O zaman sonsuza dek KALIRIM! 'Gitmenin' hayatımıza ne getireceğinin merak duygusunu hep içimde taşıyarak... Ama biliyorum ki, O'nsuz gitmek, O'nunla kalıyor olmanın mutluluğunun yarısını bile yaşatamaz bana.